Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Irak'ın 2.000 m3'ün üzerinde suya sahip olduğu, Asya ortalamasının 3.000 m3, yine su zengini sayılmayan Avrupa'nın bile 5.000 m3 suya sahip olduğu düşünülürse, Türkiye su fakiri bile sayılabilir. Basında, susuzluk çekenlerin yağmur duasına çıktığını okuyoruz. Bir yandan küresel ısınma, diğer yandan mevsimin yağışsız geçmesi, su kaynaklarının ne denli değerli bir varlık olduğunu bir kez daha gösteriyor. Büyük kentlerde çekilen bu susuzluk, ülkemizin pek de su zengini bir ülke olmadığını ortaya çıkarıyor. Mesela bizimle su çatışması içinde olan Suriye'de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.200 m3... Oysa ülkemizde 1.430 m3... Su çeşitli alanlarda kullanılıyor, farklı yararlar sağlıyor. Örneğin kentlerde dağıtılan ve içme suyu kalitesinde olması gereken su, temizlik, kısmen de bahçe sulamalarında kullanılıyor. Bahçe sulamasının elbette estetik dışında doğrudan bir zorunluluğu yok. Buna rağmen bu tür sulamalar için uygulanan fiyat (farklı bir saat takılarak) düşük tutuluyor. Buna bir de kılıf bulunmuş; çünkü atık maliyeti bulunmuyor. Tarımsal alanda bile kullanılan su ücretli. Ödeme, sulama birliklerine ekilen ürünün cinsine bağlı olarak dönüm başına yapılıyor.Türkiye'de vatandaşın kullandığı suyu belediyeler sağlıyor. Köylerde muhtarlıklar, tarımsal alanda da Devlet Su İşleri. Yani su ülkemizde her yerde ücretli. Kaldı ki, fiyatı olmayan fakat kıt olan bir malın kullanımında çok ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Mesela kaynak, zamanından önce tükenebilir. Miktarı ya da kaynağı sınırlı olan bir malın da fiyatının yüksek olması gerekir. Fakat insanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için havadan sonra en gerekli madde olan suyun fiyatının yüksek tutulması da insanlık dışı sayılabilir. Dar gelirliler kullanmak zorunda oldukları asgari suyu kullanamayabilirler. Bu da kabul edilemez. Suyun ne düzeyde fiyatlanacağı kolay bir konu değil. 1956 yılında Fransız Elektrik İdaresi (EDF: ElectricitÈ de France) Başkanı olan Marcel Boiteux'nun Econometrica dergisinde yayımlanmış makalesinde (Sur La Gestion des Monopoles Publics astreint ç L'…quilibre Budgetaire) bütçe dengesini bozmadan kamu tekellerinin yönetilmesinin doğru fiyatlamaya dayanması tekniği gösterilmişti. Boiteux, fiyatların marjinal maliyete eşitlenerek talebin düzenlenmesini temel alıyordu. Böylece piyasadaki rekabet ortamı ve kaynak dağılımı olumsuz etkilenmeyecekti. Suyun maliyeti Bu teori (piyasanın geri kalanında tam rekabet olmamasına karşın) suya da uyarlanabilir. Bir ölçüde başarı da sağlayabilir. Bu durumda talebin yüksek olduğu zamanlarda (yahut arzın azaldığı durumlarda) fiyatlar zorunlu olarak yükselir. Bu aynı zamanda kaynakların israf edilmemesini de sağlar. Ancak bu uygulama, suyun az olduğu zamanlarda yoksul kesimin daha fazla ve adil olmayan biçimde yüksek para ödemesini gerektirir. Bu nedenle bunun doğrudan gelir yardımlarıyla tazmin edilmesi gerekir. Unutmayalım, suda tasarruf istiyorsak onu pahalı hale getirmemiz şart.Öte yandan yıllardır Dünya Bankası çeşitli ülkelere suyun dağıtımının özelleştirilmesini telkin ediyor ve bunun ciddi anlamda verimlilik sağlayacağını iddia ediyor. AKP iktidarı, ekonomiyi IMF'ye ihale ettiği için buna boyun eğmiş görünüyor. Pekiyi gerçekten özelleştirme, kalite ve verimlilik açısından su dağıtımında yarar sağlar mı? Yarın bunu tartışacağız. hgunes@milliyet.com.tr Talebe göre fiyatlama