Gösterge Babacan özetle şöyle diyor: İktidarda bulundukları 2003-2006 döneminde Türk ekonomisi ortalama yüzde 7.3 büyüdü. Bu dönemde özel yatırımlar büyümenin yüzde 4.4'üne katkıda bulundu. Yani, ekonomi yatırımla büyüdü. AKP iktidara geldiğinde kişi başına düşen gelir 3400 dolardı. Babacan şimdi bunun 5500 dolara ulaştığını belirtiyor. Ancak bu, döviz kurundan kaynaklanıyor. Nitekim satın alma gücüne göre kişi başına gelir iktidara geldiklerinde 6800 dolardı, şimdi 8150 dolar. Babacan yine de yüzde 20'ye yakın bir artışın söz konusu olduğunu vurguluyor. Pazartesi sabahı ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ekranların ve objektiflerin karşısına geçerek Türkiye ekonomisinin durumunu iki açıdan değerlendirdi. Biri büyüme, diğeri de kamu borcunun durumu. Aynı gün 2006 yılı sonu büyüme hızı açıklandı: Yüzde 6. Babacan ekonomide her iki konuda da büyük başarı elde ettiklerini, cari açık sorununun da abartılmaması gerektiğini belirtiyor. Babacan'a göre gelir dağılımında da düzelmeler var. Kişi başına 1 doların altında gelir sahibi olan nüfus Türkiye'de sadece yüzde 0.01.. Oysa bu oran Brezilya'da yüzde 8, Arjantin'de 7, Filipinler'de yüzde 14. Babacan 3 yıllık iktidarları boyunca enflasyonun ezdiği yegâne kesimin en zengin yüzde 5 olduğunu belirtiyor. Oysa fiyatlar yüzde 40 artarken, orta gelirlilerin gelirleri neredeyse yüzde 100 artmış. Bu arada Babacan en fakir yüzde 5'i atlıyor. Onların geliri enflasyonun çok az üstünde artabiliyor. Buna rağmen Babacan tarım dışı istihdamın 4 yılda yüzde 17 arttığını, gelir adaletsizliğini gösteren Gini katsayısının 0.42'den 0.38'e gerilediğini savunuyor. Bu veriler gerek nüfus artışı, gerek tarımdan kopmayla oluşan işsizlik oranını değiştirmiyor.Babacan cari işlemler açığı sorununu iki etmene bağlıyor. Biri yatırım malları ithalatı (ki bunu olumlu olarak niteliyor), diğeri de ellerinde olmayan enerji fiyatlarındaki artış. Babacan'a göre enerji fiyatları 2002 düzeyinde kalsaydı, 2006'da cari açığın milli gelire oranı yüzde 7.9 değil, yüzde 3.8 olacaktı. Fakirin durumu düzelmiş! Mali disipline gelince... 1994-2002 döneminde milli gelirin ortalama yüzde 0.4'ü kadar faiz dışı fazla elde edilirken, Babacan kendi iktidarlarında ortalama yüzde 6.53'lük tasarruf yapıldığına işaret ediyor. Faiz harcamalarının milli gelir içinde payının yüzde 16'dan 8'e gerilemesinin nedeni de bu. Babacan son 2 yılda kamu net borç stokunun gerek YTL, gerek dolar bazında gerilediğini ifade ediyor. Ancak YTL bazında artış son 4 yılda yüzde 19.5, dolar bazında ise yüzde 39 oldu. 2002 yılında kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 78.4'tü. Şimdi ise yüzde 44.8. Gerçekten gayet olumlu bir gelişme gözleniyor. Ancak 2002 sonunda kamu dış borcunun da milli gelire oranı yüzde 32'ydi. Bugün ise yüzde 5. Yani gerek daha az borçlanarak, gerek kur etkisiyle (tabii bir dolar bazında milli gelirin artmasıyla) dış borç dinamiği epeyce düzelmiş görünüyor.AB tanımlı kamu borç stokunun milli gelire oranı Türkiye'de yüzde 61 kadar. Oysa AB'nin 12 ülkesinde bu ortalama olarak yüzde 71, 25 ülkesinde de yüzde 63Ö Yani buradan bakınca bizim durumumuz daha iyi. O zaman insana sorarlar; neden Türkiye'nin kredi notu bu ülkelerden kötü. Yoksa bu kuruluşlar ASALA'nın mı elinde? Eh bir bakan da çıkıp hatalarını anlatacak değil ya? hgunes@milliyet.com.tr Borç azalması tartışmalı