Gösterge Açıklanan rakamlar birkaç noktaya işaret ediyor. Birincisi, büyümenin geçen yıla göre daha yavaş geçeceği anlaşılıyor. Ancak geçen yılın ilk çeyreğiyle (yüzde 6.4) bu yılın ilk üç ayı (yüzde 6.8) karşılaştırıldığında arada önemli bir fark görülmüyor. Hatta, aksine, ekonomi ısınmış bile görünüyor. Asıl fark yılın ikinci yarısında ortaya çıkıyor. Geçen yılın ikinci üç ayında büyüme yüzde 9.3'e çıkarken, bu yıl yüzde 3.9'da kalıvermiş. Diğer bir deyimle, bu yıl başka bir gelişme etkili olmuş, ya da farklı bir yapıya giriliyor.Biliyoruz ki, bu özel gelişme seçim ortamına girilmesi. Seçimler gerek tüketicilerde, gerek yatırımcılarda belirsizlik yarattığı için iç talep daralmış. Özellikle dayanıklı tüketim mallarına olan talep sarsılmış. Geçen yılın ikinci üç ayında yüzde 16 artan bu tüketim, bu yıl yüzde 9.3 daralmış. Önceki gün 2007 yılının ilk altı ayına ait büyüme verileri açıklandı. Malum büyüme en önemli ekonomik hedef. Üstelik Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebilmesi için de zenginleşmesi gerekiyor. Kuşkusuz sıkı para politikası, yani Merkez Bankası'nın yüksek faiz uygulaması da özellikle kredili satışlar üzerinden dayanıklı tüketim malları talebini etkiliyor. Yani otomobil, beyaz eşya ve bir ölçüde de kahverengi ya da elektronik eşya sektörlerini. Yatırımlar da neredeyse çökmüş. Geçen yıl ilk üç ayda yüzde 35, ikinci üç ayda yüzde 15 büyüyen makine teçhizat yatırımı, bu yıl önce yüzde 2.7 daralmış, sonra da ancak yüzde 5 büyümüş. Tabii bu dönemin son kısmında bir başka etmen daha oluştu. Küresel piyasalarda ortaya çıkan ve hâlâ tam olarak atlatılamayan dalgalanma tüketici güvenini bir hayli sarstı. Bunu CNBC-e'nin hazırladığı TGE endeksinde gözlüyoruz. Üçüncüsü, geçen yıla göre tarım bu yıl ciddi biçimde geriliyor. Bu da uygulanan politikalardan çok, kuraklıkla ilgili. Yani elde olmayan nedenlerden ortaya çıktığı için pek de değiştirilmesi mümkün değil. İç talep çöküyor Şimdi bu yılı nasıl kapatacağımız büyük önem taşıyor. Bir yanda hükümetin 2013 için koyduğu kişi başına 10 bin dolarlık hedef, diğer yanda da dünyadaki olası yavaşlama eğilimi işleri zorlaştırıyor. Bununla beraber, öyle anlaşılıyor ki, seçimlere girilmese 2007 yılının ilk yarısındaki büyüme performansı yine 2006'nın altında kalabilirdi, ama yılın geri kalanında daha başarılı bir performansla bu fark kapatılabilirdi. Sıkı para politikası uygulandığında ihracat artışı sağlanarak dış dengenin sağlanması beklenir. Oysa ihracattaki artış sürse de, dış açığın kapanmasına yetmiyor. Bunun nedeni de kur: YTL aşırı değerli! (İhracat geçen yılın ilk yarısında reel olarak yüzde 8 kadar artmış, bu yıl ise yüzde 13) Dolayısıyla ihracat artışını daha da yükseltebilmek, dış rekabet şansını sürdürebilmek için işçilik maliyetlerinin daha da aşağıya çekilmesi gerekiyor. Bu da sosyal açıdan kabul edilmesi zor bir seçenek. Kısacası, küresel ekonomik iklim soğuma eğilimine girerken, seçimler bu yılın büyüme performansını sarsmış. Kaldı ki faizler aşırı yüksek. Buna bir de küresel ısınma sonucu tarımdaki kuraklık eklenince sarsılma bu boyuta gelmiş. hgunes@milliyet.com.tr Ya hedefler ne olacak?