Gösterge Hiç aklımdan çıkmayan bir komedya mali piyasaların 1 Mart 2003'teki haliydi. Ertesi gün de sürdü. Amerikan ordularının sınırlarımıza yerleşerek, ülkemizden bizim de yardımımızla Irak'a savaş açmasına Türkiye destek vermeyince borsalarımız çökmüştü. Birçokları savaşa girmeyeceğimiz için Türkiye'nin geleceğinin karardığını, savaş fırsatının kaçırıldığını savundu. Kimileri hâlâ bunu savunuyor. Tabii tarihte kimi savaşlar o ülkelere gerçekten fırsatlar açabilir. Fakat savaşa giren bir ülkenin herhalde baştan borsalarının düşmesi ya da savaşa girmeme kararı almış bir ülkenin borsalarının rahatlaması gerekir. 1 Mart 2003'teki piyasaların halet-i ruhiyesini hatırladıkça gülerim. Ekonomide herkesin rasyonel davrandığı sanılır. Oysa bu doğru değildir. Ekonomi dünyasında son derece irrasyonel ya da mantık dışı davranışlar sıklıkla gözlenir. Öylesine ki, zaman geçtikten sonra dönüp bakarsınız ki, tam bir komedya yaşanmış. Bundan 10 yıl kadar önce bir bankanın genç yöneticilerine eğitim verirken hazine bölümünde çalışan biri bana gecelik faizlerin hiçbir biçimde bono faizlerinin üzerine çıkamayacağını anlatmaya çalışıyordu. Delikanlı ısrar ediyordu. Ben de faizlerin beklentilerden de etkileneceğini anlatmaya çalışıyordum. Delikanlı sonunda bu işi bilmediğimi ağzından kaçırmak zorunda kaldı. Gerçekten Ekim 1997'de gecelik faizler basit olarak yüzde 75, yani yıllık (bileşik) olarak 100 düzeyindeydi. Bono bileşikleri ise yüzde 110-115 düzeyindeydi. Yani bonoların faizleri daha yüksekti. Dört ay sonra, 1998 Şubat'ında repo faizleri yüzde 85 düzeyinde, yani yıllık olarak 115 kadarken de bono bileşikleri yüzde 133 düzeyindeydi. Bu gözlemlerle hareket edildiğinde genç bankacı haklıydı.Oysa 2001 krizinden bu yana bono faizleri genellikle kısa vadeli faizlerin altında oldu. Hele çok uzun vadeli bonolar. Kısa vadeli faizler kimi zaman uzun vadeli faizlerden yüksek, kimi zaman da düşük olabilir. Bunu belirleyecek olan beklentilerdir. Genç bankacının yanlışta ısrarı Akılma gelen bir komik adet de bankaların mevduat faizlerine ilişkin anlaşmalardır. Son zamanlarda medyada pek görülmez hale gelse de, eskiden bankalar toplanıp kendi aralarında faiz uzlaşısı yapardı. Kimi zaman faiz yarışı aşırı agresif hale gelip bankalar kendi bindikleri dalı kesmeye başlayınca, aralarında toplanıp yarışı (yani rekabeti) kesme kararı alırdı. Bu alenen bir karteldi. Öylesine ki, ertesi gün haberlerde de yer alırdı. Üstelik mutlu bir şeymiş gibi yansıtılır: "Nihayet bankalar uzlaştı, olağanüstü faizlere izin verilmeyecek!" denilirdi. Okuyanlar da bunu iyi bir şey sanırdı. Garip ama gerçekti. Örnekler çoğaltılabilir. Elbette bunlardan çıkarılması gereken dersler var. Ne piyasalar rasyoneldir. Ne onların davranışlarını yönelten bilgi akışları tamdır. O nedenle zaman zaman denge dışı sendromlar çok olasıdır. Hele Türkiye gibi bir ülkede. Kimi zaman bunlar karşımıza çıkınca şaşırabiliriz, kimi zamanda geriye bakıp gülebiliriz. hgunes@milliyet.com.tr Piyasalar rasyonel değildir