Şanlıurfa, 1976'dan bu yana sürekli ziyaret ettiğim bir kent. Yani uzun süredir izlediğim, gözlediğim bir yer. Bu ziyaretleri bir zaman tüneline soksak, nereden nereye geldik denebilir. Ancak aradan 30 yıl geçtiği de unutulmamalı. Şanlıurfa'da barajlar yapıldı ve su geldi ama toplumsal yaşamın kalitesindeki değişim ne yazık ki sınırlı kalmış görünüyor. Önceki gün Gaziantep yoluyla Şanlıurfa'ya geldik. Zaman zaman Anadolu kentlerine gelinmesinin ekonomik ve sosyal gelişmenin gerçek boyutunu gözlemek bakımından büyük önemi var. Çünkü günlük makro verilerin sürekli izlenmesi, hatta bunların olumlu yönde gitmesi bunun Türkiye coğrafyasına dağıldığını göstermiyor. Diğer bir deyimle, ekonomik veriler sosyal kalkınma üzerindeki etkilerini görmek için ülkeyi zaman zaman dolaşmak ya da büyük kentlerde halkın arasına karışmak şart. 30 yıl önce Harran'da topraklar çatlamış haldeydi. Arap kökenli köylüler yoksulluk içinde kıvranırdı. Şanlıurfa'nın içi bir mezbelelikti, batıyla bağlantısı da kopuktu. Şimdi günde birkaç uçak Şanlıurfa'ya iniyor, sonra da kalkıyor. 30 yıl önce ülkenin büyük kentlerinde oturup Şanlıurfa'ya turistik ziyaret yapmak isteyen pek olmazdı. Gerçi hâlâ pek çoğu Şanlıurfa'nın bir peygamberler şehri olduğunu bilmez. Şanlıurfa artık ağızlarda bol dolaşan bir kent olsa da (Gaziantep'in aksine) hâlâ kentin içinde Şanlıurfa yemeklerinin yendiği doğru dürüst bir lokanta yok.Şanlıurfa ekonomisinin şu anda büyük ölçüde tarıma dayandığı söylenebilir. Malum su gelince köylü, özellikle de büyük toprak sahipleri zenginleşti. Ancak bu arada birkaç olumsuz gelişme de oldu. Tarımda verimliliğin arttığı aşikâr olsa da, son 30 yılda tarımda maliyetler çok arttı. Bu nedenle zenginleşme beklenenden daha az oldu. İkincisi, 30 yılda ortalama toprak sahipliği de küçüldü. Yani artan maliyetler karşısında işlenen toprak boyutu da büyüseydi, çiftçi bu kadar zarar etmeyecekti. Kaldı ki, farklı ürünler ekerek ekonomik ve diğer zirai risklerden korunmak küçük toprak sahipliğinde daha zor. Şanlıurfa'da çiftçiyi bilinçlendirmeyi hedeflemiş Önder Çiftçi Derneği dışında pek bir sivil toplum kuruluşu ya da kooperatif yok. Sosyal değişim zayıf Yine de kısmen köylünün zenginleşmesi, daha çok da artan kent nüfusu nedeniyle Şanlıurfa'nın içinde inşaat kesiminde bir hareketlilik gözleniyor. Malum, Güneydoğu'da çoğu kente bakıldığında terör ya da diğer nedenlerle olağanüstü bir nüfus patlaması gözleniyor. Nüfus artışı Şanlıurfa içinde arsa fiyatlarını uçurmuş. Ancak henüz ciddi bir gelir düzeyine kavuşmayan kent halkı için önemli bir sosyal sıkıntı. Çünkü ciddi boyutta nitelikli konut sıkıntısı yaşanıyor. Dolayısıyla, son derece kırılgan bu toplumsal dokunun bir biçimde değişimden geçmesi gerekiyor.Güneydoğu'da bir yandan terörle mücadele edilirken, tarımı sulu hale getirerek ekonomik politikaların gerçekleştirildiği sanılmamalı. Buralarda yapılacak daha çok şey var. Köylü fıstığını söküp zeytini dikiyor. Ya devlet ne yapıyor? Devlet yeni bir sosyal tasarım içine girmezse Şanlıurfa peygamberler şehri olmaktan öteye gidemez, GAP'ın başkenti olamaz. hgunes@milliyet.com.tr Sosyal politika yok