Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Kimileri bunun sürmesini istiyor. Kimileri de MB'yi sert biçimde eleştiriyor. Onlara göre uygulanan faizler fahiş. Faiz düzeyi enflasyonu indirmediği gibi, sadece sıcak paranın girişini sağlıyor. Kur baskı altına giriyor ve dış açık önü alınamaz boyutlara ulaşıyor. 2006 Mayıs'ında küresel dalgalanma başladıktan sonra Merkez Bankası para politikasını sıkmaya başladı. O tarihten bu yana iç talepte belli bir soğuma gözleniyor. Fakat ekonomi çevrelerinde bu soğumanın derecesi konusunda bir türlü uzlaşılamıyor. Öncelikle üç gerçeğin altını çizmekte yarar var: Türkiye'ye giren sıcak para elbette hiç kontrol edilemez değil. Ancak uluslararası likidite boyutunun bu denli büyüdüğü ve gidecek yer bulamadığı da göz ardı edilmemeli. Faizler bugünkünden daha düşük bir düzeye çekilse bile sıcak para akışının önü alınamaz. İkincisi artık giren sıcak paranın büyük bir kısmı hisse senedine oluyor, yani yüksek faizli bonolara değil. 2002 yılında her iki yatırım aracına yatırılan para aynı düzeydeyken (3.5 milyar dolar) bugün hisse senedine giren yabancı yatırım 38 milyar dolar, bonoya ise 30 milyar dolar. Bu da ilk noktamızı doğruluyor.Üçüncüsü, MB enflasyon karşısında cari açığın da tetikleyicisi olduğu bir konuya parmak basarak iç talepteki ısınmayı sıkı para politikasıyla, yani faizle dizginlemeye çalışıyor. Ancak (pek katılmasak da) bu durumda kimileri kurun baskılanmasıyla dış açığın yeniden yoğunlaştığını savunuyor. Öte yandan enflasyonun da faiz politikasıyla ne denli kontrol edilebileceği tartışılıyor. Kısacası, MB neden bu politikayı uyguluyor, ne sonuç alıyor?Para politikasını değerlendirebilmek için geçen yaz başında alınan kararların gerekçelerini hatırlamak gerek. Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırırken üç konuya değinmişti. Birincisi, piyasada oluşan aşırı likidite, ikincisi enflasyonist bekleyişlerin yükselmesi, üçüncüsü de hizmet sektöründeki bazı fiyatların aşağı doğru katılık göstermesi. MB arz şoklarının enflasyonist bekleyişleri azdırdığını özellikle belirtmesine rağmen faizleri artırdı ve çeşitli yöntemlerle likiditeyi çekmeye başladı.Bu önlemlerin piyasayı yatıştırdığına kuşku yok. Hatta o tarihte Türkiye'de mali piyasalar bir hayli salınsa da bu son mart dalgalanmasında hayli sağlam göründü. Bunda da hem mali kuruluşların daha hazırlıklı hem de MB'nin farklı bir ekonomik ortam yaratmış olması etkili oldu. Faiz karşıtı cephe Yukarıdaki grafikte açık piyasa işlemleri görülüyor. Merkez Bankası 2006 yılının şubat ayında piyasadan her gün 15 milyar YTL çeker hale gelmişti. Bu nisan ayında 20 milyar YTL'ye yaklaştı. Mayıs ayında alınan önlemlerle de düşüş trendine girdi. Eylül ayında ise MB'nin piyasadan çektiği likidite neredeyse tümüyle ortadan kalktı. Fakat bu yılın ilk ayında yeniden 10 milyar YTL düzeyini aştı. Şimdilerde de 5 milyar YTL mertebesinde. Enflasyonun başını öne eğdiği biliniyor. Ancak bu MB'nin faiz politikasından mı kaynaklanıyor, yoksa kur ve petrol fiyatlarının gevşemesinden mi? MB'nin sıkı para politikasını değerlendirebilmek için birincisi bunu tartışmak gerek. İkincisi, IMF'nin de kaygılandığı gibi faiz dışı harcamaların hızla arttığı bir mali gevşeklikte sıkı para politikası kendi başına etkili olabilir mi? Tartışmaya devam edeceğiz. Faiz nerede etkili? hgunes@milliyet.com.tr