Gösterge ÖSS elbette lise eğitimini verimsiz hale getiriyor. Bir yandan müthiş bir rekabet oluşturulurken, diğer yandan yaratıcılığı öldürüyor. Ancak ÖSS'nin kaldırılması kolay değil. Çünkü 400 bin öğrencinin yerleştirileceği sınava 1.7 milyona yakın müracaat oluyor. ÖSS önceki hafta yapıldı. İlginçtir, bu seçimlerde ÖSS siyasal gündemin bir parçası haline geliverdi. Konu gündeme Genç Parti lideri Cem Uzan'ın ÖSS'yi kaldıracağını açıklamasıyla girdi. Diğer birçok lider de bu kervana katıldı. Geçenlerde Sabancı Üniversitesi bünyesinde kurulan, başkanlığını da Prof. Üstün Ergüder'in yaptığı Eğitim Reformu Girişimi toplantısına katıldık. Toplantıya katılanlar bürokrasinin son zamanlarda temel eğitimle ilgili reform çalışmalarına sağırlaştığını belirtti. Neye sağır olunmadı ki? Yükseköğrenimde yeniden yapılandırma olmadan ya da doğru dürüst bir eleme sistemi tasarlanmadan ÖSS'yi kaldırma vaadiyle partiler ortalığa döküldü.Çoğu Avrupa ülkesinde yükseköğrenime merkeziyetçilik egemendir. Yani kaç kişinin öğrenime alınacağı, ne süreyle, hatta hangi içerikte eğitileceğine devlet karar vermiştir. ABD'de ise bu farklıdır. Rekabet ve kârlılık kavramları yükseköğrenime girdiği için sayı, süre veya içerik gibi konulara üniversitelerin kendileri karar verir. Bu ikinci yapı artık dünyada giderek daha geçerli hale geliyor. Ama bunun doğruluğu tartışılabilir.Çünkü ABD'de yükseköğrenimdeki öğrenci sayısı eşdeğer yaş grubunda yüzde 45'i buluyor. Merkeziyetçilik bitti mi? İngiltere ve Japonya'da yüzde 30, Almanya ve Danimarka'da ise bu oran yüzde 15. Kısacası, ABD'de yükseköğrenim bir ayrıcalık oluşturmuyor. Kaldı ki ABD'de yükseköğrenim kurumlarının çoğunun düzeyi düşük. Anlaşılan o ki bizde de ABD benzeri bir sistem oturtulmaya çalışılıyor. Daha az nitelikli, gereksinimlerle verilen eğitimin örtüşmediği ve sonunda birçok mezunun iş bulmakta zorlandığı bir yapı.Öte yandan, dünyada yükseköğrenim hızla küreselleşiyor. Gelişmiş ülkeler para karşılığı bilgi satıyor. Örneğin, AB'den 120 bine yakın öğrenci İngiltere'de okuyor. Çin'den gelen öğrenci sayısı ise son 10 yılda yüzde 50 artarak 40 bine ulaşmış durumda. (Beş yıl önce Çin'in yükseköğrenimdeki öğrenci sayısı 11 milyonken şimdi 20 milyona yaklaşıyor.) Hindistan da aynı durumda... Örneğin 2004-2005 döneminde ABD'de lisansüstü çalışmaya giden Hintli sayısı yüzde 20 oranında artmıştı.Dünyada yükseköğrenimde 100 milyon öğrenci var. Bunun 2 milyonu kendi ülkelerinin dışında eğitim görüyor. Yükseköğrenimde bulunan öğrenci sayısı her yıl yüzde 8 oranında artıyor ve (bunların bir kısmı parasız olmasına rağmen) yılda 30 milyar dolarlık okul ücreti ödüyor. Almanya reformu lise düzeyinde gerçekleştirmiş. Temel (grammar) okullar, teknik liseler ve kariyer (vocational) okulları. Böylece hem seçkin, hem de kitlesel eğitim, hem fen, hem de sosyal bilimler beraberce sağlanıyor. Ancak Almanya yükseköğrenime bütçesinin yüzde 10'unu ayırıyor. Çoğu gelişmiş ülke ise yüzde 12'sini. Bundan tam 15 yıl önce (21 Kasım 1992) The Economist dergisinde okuduğum bir yazıda şu cümle dikkatimi çekmişti: "Ulus-devletler önceleri doğal kaynaklara egemen olabilmek için yarışırdı. Günümüzde ise en iyi eğitimli işgücüne sahip olmaya çalışıyorlar." hgunes@milliyet.com.tr Eğitimde küreselleşme