Gösterge FED sub-prime işindeki kayıpların 50-100 milyar dolar arasında olacağını, abartılmaması gerektiğini düşünüyor. Şimdiye kadar patlayan batık henüz 10 milyar doları bulmamış durumda. Yani daha çok yolumuz var. Üstelik üst (prime) mortgage'lar da bu gelişmeden etkilenebilir.Bu ara dolar hızla değer kazanıyor. Çünkü böylesi krizlerde dolar hep sağlam sığınak olarak görülür. Kimi ABD hazine bonolarına, kimi de zayıf kurumsal bonolardan sağlam kurumsal bonolara kayıyor. Fakat asıl riskin ABD'de olduğu gözden kaçmamalı. Şimdilik çıkışlar gecelik yüksek faiz elde edilen sterlin, Avustralya ve Yeni Zelanda dolarında gözleniyor. Diğer yandan da Japon yenine talep artıyor. Kısacası carry-trade pozisyonları kapatılıyor ve bir borç hafiflemesi (deleveraging) yaşanıyor. Bu yaşananları kredi kesilmesi (credit-crunch) saymasak bile, kredi daralması (credit-squeeze) saymalıyız. Örneğin önceki hafta Chrysler'ın ve Alliance Boots'un satın alma finansmanları sürecinde karşılığında sağladıkları borç senetleri oluşturulamadı. Yine aynı biçimde geçen ay US Foodservice işi gerçekleşmedi. Baring Asset Management ise son iki ayda 17 milyar dolarlık 28 kurumsal tahvil ve kredi anlaşmasını iptal etti. Krizin başlamasında ABD'de verilerin zayıf gelmesi ve sub-prime endişelerinin artması yatıyor. Yeni konut satışları haziranda aniden yüzde 6.6 düşünce, mevcut konutların satışlarının beklenenden düşük gelmesiyle moraller büsbütün bozuldu. Üstelik fiyatlar düşmeye devam ediyor. Bir başka örnek belediye tahvilleri teminatıyla işe başlayan MBIA ve Ambac adlı mali kuruluşlar. Artık varlık teminatlı tahviller gibi yapılanmış ürünlerle ilgilenen bu kuruluşların geçen yıl CDO'larda (yani teminatlandırılmış borç yükümlülükleri) yaptıkları iş büyüklüğü 3.3 trilyon dolara ulaşmıştı. Ambac bu yılın yarısında 57 milyon dolar zarar yazdı. MBIA'in riski ise sermayesinin 150 mislini geçince, yılbaşında zararlarını kapatabilmek amacıyla reassüransa 75 milyon dolar harcadı. Zararları kapatmak Mortgage krizinin Avrupa'ya Almanya üzerinden sıçradığı görülüyor. Geçen ay ABD'de üç büyük kredi değerlendirme kuruluşu alt-düzey mortgage piyasasındaki kredi riski hesaplanma metodunda değişiklik yaptı. Ancak bu Alman IKB Deutche Industriebank'ın batışını engelleyemedi. İki yıllık alt-düzey (sub-prime) mortgage piyasasının borç senetleri bile çöktü ve gecelik borçlanma piyasasından junk (döküntü) piyasasına düşüverdi. Şimdi bu borç senetlerinin değerlerinin bu denli değişmesi değerlendirme kuruluşlarının güvenirliğini sorgulatıyor. IKB'nin elindeki 12.7 milyar euro'luk varlığa dayanan yatırım, CDO'ya (teminatlandırılmış borç yükümlüğü) dönüştürülmüştü. Bu CDO'lar kıyıda (off-shore) tutularak daha kısa vadeli ticari senetlerle fonlanıyordu. Değerlendirme kuruluşları bu süreçte CDO'ları olması gerekenden daha yüksek değerde niteleyerek asgari yükümlülükler sağlıyordu. Hatta IKB'nin portföyünün yüzde 70'i AA ve üstü senetlerden sadece yüzde 10'u değerlendirme kapsamı dışındaki senetlerden oluşuyordu.IKB bunun karşılığında yatırım bankaları ve diğer mali kuruluşlara 200 milyon dolar ödemişti. Danışmanlık ücreti olarak da her yıl 50 milyon euro ödeniyordu. Şimdi batma noktasına gelinmesi karşısında Alman finans dünyası bu sorumsuzluğu tartışıyor. Avrupa'ya sıçraması Krizin ilk günlerinde oldukça dayanıklı görünen gelişmekte olan piyasalar ise bu hafta paldır küldür dökülmeye başladı. İlk bakışta ABD'deki mortgage piyasasıyla bu ülkelerin mali piyasalarının alakası yok sanılabilir. Kaldı ki, son zamanlarda gelişmekte olan ülkelerin ekonomik yapıları, özellikle döviz rezervleri artık çok daha güçlü... Oysa hikâye farklı tabii.. Şu ara yaşanan korku ticareti havası, daha sonra bankaların kredi verirken çok daha seçici davranmasına dönüşecek, bu ülkelere olan risk iştahında keskin bir düşüşler yaşanacaktır. Kaldı ki, gelecek yıl Basel-2 yönetmeliği yürürlüğe giriyor. Gelişmekte olan piyasalara bulaşma Fakat bu yaşananları sağlıklı görenler de var. Küresel likidite bolluğu birçok varlık fiyatını ve para birimini aşırı değerli hale getirmişti. Şimdi bunlar normalleşiyor. Krizin şu ara getirdiği bir başka şey de para politikalarının daha da sıkılmasının zorlaşması. Kaldı ki, gerek FED, gerekse AMB piyasalara likidite vermekten çekinmedi. Bundan sonra ne olur? Kurumların mali durumları sağlam. Sağlam olmayan sadece mali kesim görünüyor. (Ancak bu da abartılmamalı: Bankaların kısa vadeli kaynakları 10 yıl önce yüzde 50'yi buluyordu. Bugün ise yüzde 20 civarında.) Mali kesim bundan böyle bol kepçe kredi dağıtamadığında gelişmekte olan piyasaların Lale Devri sona erebilir. hgunes@milliyet.com.tr