Gösterge Büyüme için ya tüketim artmalı, ya yatırım ya da ihracat. Üçünü de değerlendirelim. Örneğin yatırımlar. Elimizdeki en uygun göstergelerden biri yatırım malları ithalatı. Geçen yıl ilk 9 ayda bu tür malların ithalatında yüzde 10'a yakın bir artış vardı. Oysa bu yıl 10 ayda bu artış yüzde 13'e yaklaştı. Fakat daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, yatırım malları ithalatının bir kısmı euro olarak yapılıyor. Ödemeler dengesi ise dolar bazında olduğundan euro yükseldikçe ithalat da artmış sanılıyor. Yani ciddi bir yatırım artışından söz edilemez. Üstelik bu düzeyler yüksek sayılamaz.Ara malları ithalatı da Ocak-Eylül 2006 döneminde yüzde 20'ye yakın artarken, bu yılın ilk 10 ayında yüzde 24 büyümüş. Fakat bunun da nedeni parite değil fiyat artışları. Petrol ve doğalgaz fiyatlarının farklarını koyduğumuzda değil artışın azalması, belki de ortaya bir ithalat durgunluğu çıkabilir. TÜİK verilerinde oldukça şaşırtıcı bir durum ise, tüketim verilerinin geçen yılla aynı düzeyde artması: Yüzde 21. Euro-dolar paritesinden kaynaklanan artış da yine burada geçerli. Oysa tüketime ilişkin, elimizdeki CNBC-e'nin derlediği tüketici güven endekslerine göre, 2006 yılının başından itibaren tüketici güveni gevşiyor. Bu gevşeme 2006 yaz başında son bulsa da sonbaharda yeniden toparlanmaya başladı. Bu yıl, tam aksine, yaz sonundan itibaren bir tüketici güveni kayması isteniyor. Tüketimdeki yavaşlamanın ana kaynağı kuşkusuz dayanıklı tüketim mallarındaki satış düşmesi. Bu malların bir kısmı ithal mallar. Düşük kurun bu mallara olan talebi canlandırması gerekirken sıkı para politikası nedeniyle durgunluk yaşanıyor. Sıkı para politikası gevşemedikçe de burada toparlanma beklememeli. Kısacası 2008'de piyasalarda canlılık için Merkez Bankası'na faiz indirimi baskısı artabilir.İhracata gelince. İlk 10 ayda geçen yılın aynı dönemine göre ihracat yüzde 26 artmış. Bunun bir kısmı, tahminen yüzde 7-8'i, euro-dolar paritesindeki artıştan. Yine en az yüzde 5'lik bir oran da varlık ve emtia fiyatlarındaki artıştan. Diğer bir deyimle, ihracattaki gerçek artış yüzde 12-13'ü bulmuyor. Bu da tek başına büyümeyi ayağa kaldıracak bir etmeni oluşturmuyor. Kurda yeni bir hareket olmadıkça ve küresel talep yeniden canlanmadıkça 2008 yılında ihracat performansı da düşebilir. Özetin özeti, büyümenin üç motoru da yavaşlıyor. Üstelik bu yavaşlama 2008'de daha da belirginleşebilir. Ancak bunu sadece sıkı para politikasına bağlamak hata olur. Küresel durgunluk bizi de etkiliyor. FED'in önceki gün sürdürdüğü faiz indirimlerinin ise hemen etkili olması beklenmemeli. hgunes@milliyet.com.tr Türkiye ekonomisi kriz sonrası yılda ortalama yüzde 7.4 büyüdü. Oysa bu dönemde, sanki kuralmış gibi, hep yüzde 5'lik bir öngörü üzerinden hesaplar yapıldı. Bu hafta açıklanan verilerden sonra öyle anlaşılıyor ki, 2007 yılında ilk defa öngörüye yakın bir gerçekleşme olacak. 2008 yılında ise büyüme performansı daha da düşebilir.