IMF küresel krizden çıkışı tartışıyor. Beğenmeyen de terliği fırlatıyor. Kim ne derse desin; krizden çıkışın üç temel aktörü var. Bunlardan ilki ABD’nin para politikasını belirleyen Merkez Bankası; FED. İkincisi kamu harcamalarını yapan ABD Hazinesi. Üçüncüsü de euro bölgesinin para ve faiz politikasından sorumlu olan Avrupa Merkez Bankası. Fakat AB içinde ortak bir maliye politikası yok; her ülke farklı maliye politikaları izliyor. Zafiyetin temeli de burada yatıyor.
Malum FED olağanüstü faiz indirimlerine gitti. Para tabanını neredeyse iki katına çıkararak parasal genişleme yaptı. ABD Maliyesi de önemli bir gevşeme politikası izledi. 787 milyar dolarlık bir destek paketi açıkladı.
Denetim artmalı
Fakat tüm bunlar Nobel ödüllü (Princeton Üniversitesinde Profesör) Paul Krugman’ı tatmin etmemiş. Krugman mali kurumların kısa vadeli borçlanıp, uzun vadeli yatırım yapmasının yahut tersinin ciddi riskler getirdiği düşüncesiyle regülasyonların (denetimlerin) artırılmasını istiyor. İkincisi banka-dışı mali kurumlara da bankalar gibi ciddi sermaye yükümlülükleri getirilmesi gerektiğini düşünüyor. Üçüncüsü, kurala değil, prensibe dayalı politikaların izlenmesini istiyor. Kimi bankalar gerekli hukukçuyu bulup kuraldan kaçınabiliyor, yahut riski saklıyor. Oysa prensip esas olduğunda bu olanaksızlaşıyor.
Bu ara ABD’de büyük bankalar toparlanmaya başladı. Ama Krugman’a göre zehirleyici varlıkların bankalardan arındırılması programı tam bir fıkraya dönüştü. Hâlâ hiçbir şey yapılamadı. Şu anda bankalar bu varlıklar için piyasada ödenenden fazla istediği için temizlenme bir türlü gerçekleşmiyor. Kısacası, ekonomi kötüye giderse bankalar ileride büyük sıkıntılar yaşayabilir.
Daha fazla harcama şart
Krugman Japonya sendromuna dönüşmesin diye, 400-500 milyar dolarlık bir ek paketi gerekli görüyor. Eğer artan işsizlik tüketimi daha da bastırırsa, bu kez resesyon derinleşebilir. Bu nedenle efektif talebin canlandırılması şart. Krugman’a göre medyada da kuru gürültü var; çünkü tüm yaygaraya rağmen şimdiye dek topu topu 2 milyar dolarlık ek altyapı harcaması yapılmış.
Krugman parasal bir enflasyondan da kaygı duymuyor. Çünkü FED’in bankalara verdiği para (ki onların rezervi olarak duruyor) ekonomi canlanınca geriye dönecek. Yani ihtiyaç kalmayacak. Fakat bankalar bu parayı ekonomiye dökmeye kalkarsa o zaman FED kaçınılmaz olarak bu parayı geri çekmek zorunda kalacak.
Krugman’a göre kimse vergi reformundan memnun değil. Reform zenginlere yaramış durumda. Yapılan harcama kesintileri de (örneğin eğitim, sağlık itfaiye ve altyapı) anlamsız. Aksine Krugman altyapı, yerel yönetimlere yardım ve sosyal güvenlik yardımı gibi alanlarda ek harcamalarla efektif talebin yükseltilmesini savunuyor. Krugman’a göre eğitim ve öğretmenlere harcanacak her kuruş ekonomiye büyük katkıyı, yine sağlık alanındaki yardımlar, çalışanların esenliğini sağlayacak.
IMF toplantılarında bu tür fikirler pek destek bulmaz. Çünkü muhafazakâr iktisatçıların aklı bu fikirlere yatmaz. Ama yatmayınca da ekonomi yataktan kolay kolay kalkmaz!