Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Su masa, sandalye yahut herhangi bir gıda değil. Tüketmeden yaşamak mümkün değil ve ikamesi de yok. Dolayısıyla sadece fiyat mekanizmasıyla suyun verimli kullanılması düşünülemez. Açıklayalım. Diyelim ki, suya büyük bir zam yapıldı. Böylece tüketim düştü. Bu durumda yoksullar nasıl su tüketecek? Susuz yaşanamaz ki.. Bu durumda tek çözüm olarak suyun karneye bağlanarak herkese az miktarda sağlanmasıdır. Tabii su eğer her bir kişiye yetecek kadar kalıyorsa. Kalmıyorsa sorun yine ekonomik yöntemlerle çözülemez. Yani yeni su kaynaklarının sağlanması şarttır... Ekonomi kıt kaynakların yönetiminin bilimidir. Ankara'da su yok. Birçok başka kentte de su sıkıntısı çekiliyor. Su da nihayet bir varlık. Peki sıkıntısı çekilen ya da kıt olan bir varlığın ekonomik yöntemlerle yeterli hale gelmesi mümkün müdür? Hemen belirtelim ki, Türkiye sanıldığının aksine su zengini olmayan bir ülkedir. Ancak su fakiri de sayılamaz. Türkiye su kaynaklarını doğru değerlendirir ve suyu verimli kullanırsa susuzluk çekmeyecektir. Su kaynaklarının doğru değerlendirilmesi de suyun taşınmasını gerektirir. Suyun taşınması da son derece külfetlidir. "Nitekim taşıma suyla değirmen dönmez" denir. Ama başkaca bir çare de bulunmamaktadır.Bir kişinin tüketmesi gereken asgari miktar bellidir. Dolayısıyla suyun fiyatlanmadan insanlara dağıtılması bir insanlık görevi sayılır ve bu nedenle birçok Batı ülkesinde devlet suyu ücretsiz olarak dağıtır. Ancak ücretsiz olarak verilen su aynı zamanda savurganlığa neden olabilir. Bu nedenle asgari gereksinimin üstündeki tüketimin fiyatlanması bir zorunluluktur. Bu fiyatın da tüketim arttıkça yükselmesi tüketimde özeni sağlayabilir. Kısacası çok kıt olan suyun fiyat mekanizmasıyla çözümü mümkün değildir. Fiyat mekanizması ancak su verimsiz kullanılıyor ve yetersiz hale düşüyorsa etkili olabilir. Oysa kentlerde kullanılan suda büyük bir verimsizlik bulunmuyor. Örneğin şebeke kaçakları, kayıpları ya da savurganca muslukların açık bırakılması toplamda büyük kayba neden olmuyor. Türkiye su zengini değil Asıl kayıp ülkenin toplam suyunun üçte ikisinden fazlasını tüketen tarımda. Bu alanda da fiyatlandırma sistemi son derece çarpık. Tarımda (ürününe göre farklılaşmakla birlikte) dönüm başına tüketim fiyatlandırılıyor. Böyle olunca da, zaten pek de bilinçli olmayan, kimi çiftçi daha fazla ürün alabilmek için toprağa gereksiz miktarda su veriyor. Hem suyu savurmuş oluyor, hem de toprak bir süre sonra erozyona uğruyor. Kısacası, tarımda mutlaka (ürün farklılığı gözeterek) kullanılan suyun fiyatlanması gerekiyor. Yine aynı biçimde (kentlerdeki bireysel tüketim gibi) asgari tüketimini aşan çiftçinin her bir ek su birimi için daha yüksek bir bedel ödemesi zorunlu görünüyor. Üstelik böylece uzun vadede köylü de toprağını erozyondan koruyabilir.Su son derece önemli bir konu.. Gerçi tarımdaki tüketimin rasyonel hale gelmesi sorunun büyük kısmını çözse de kentlerdeki susuzluğu gidermek için ek su kaynaklarına ihtiyaç olduğu da ortada. hgunes@milliyet.com.tr Asıl sorun tarımda