Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Siegel gelişmiş ülkelerdeki yaşlanma konusuna eğiliyor. 1950'li yılların başında ABD'de emeklilik yaşının beklenen ömürden 1.6 yıl daha kısa olduğundan emeklilik finansmanı da sorun olmuyormuş. Bugün ise bir emeklinin daha sonra ortalama 16 yıl ömrü oluyormuş. O tarihte 7 çalışan bir emekliyi finanse etmek zorundayken, bugün 5 çalışan bunu yapıyormuş. Bu yapıyla gidilirse 2050 yılında her bir emekliyi 1.5 kişinin finanse etmesi gerekecekmiş. Yani sistemin çökeceği şimdiden belli. Japonya ise daha büyük bir uçurumla karşı karşıya. Orada elli yıl önce 10 çalışan bir emekliyi finanse ederken bugün 3 çalışan finanse etmek zorunda. 2050'de orada da 1.5 çalışanın emekliyi finanse etmesi gerekiyor. Birkaç hafta önce Wharton School'dan Prof. Jeremy Siegel'in bir sunumu elime geçti. Sorguladıklarını ve analizlerini çok ilginç buldum. Okurlarımla paylaşmak istiyorum. Üstelik 2050 yılına kadar beklenen ömür daha da uzayacak. Yani sorunlar büyüyecek. Bu durumda emeklilik yaşını derhal ve büyük ölçüde artırmaktan başka çare yok. Bu belki işsiz oranını yükseltse de başka bir çare akla gelmiyor. Eğer bu ayarlama hemen ve şimdi yapılırsa, 2050'de emeklilik ömrü 16 yıldan 12 yılın altına düşebilir. Eğer bu düzenleme 5-6 yıl önce yapılsaydı, bu fark 10 yılın bile altına düşebilirdi.Fakat ABD ve Japonya'nın aksine gelişmekte olan ülkelerde nüfus hızla artıyor ve genç nüfusa sahipler. Örneğin Hindistan. Nüfusun çok küçük bir kesimi 65 yaşının üstünde. Elli yıl önce 14 kişi bir çalışanı finanse ediyordu. Şimdi ise 12. Ancak 2050'de, bu yapıyla gidilirse 4-5 kişi bir emekliyi finanse edecek.Tarih boyunca yaşlılar gençlere varlık satarak mal almışlardır. Bugün Florida'da emekliler 49 ülkeye borçlanma senedi satarak ithalatlarını finanse ediyor. Bu gelecekte de böyle olacak. Ancak bu gelişmekte olan ülkelerin başarılı olmasına bağlı. Çünkü bugün dünya nüfusunun yüzde 13'ünü oluşturan ABD, Batı Avrupa, Kanada, Japonya ve Avustralya-Yeni Zelanda dünya üretimin yarısını yapıyor. Çin dünya nüfusunun yüzde 20'sini, üretimin ise 14'ünü oluşturuyor. Hindistan nüfusun yüzde 17'sini, üretimin de 6'sını oluşturuyor. Gelecekte sıkıntı büyüyecek Kuşkusuz 2050'de bu yapı kalmayacak. Bu beş sanayileşmiş ülke dünya nüfusunun yüzde 11'ine sahip olacak ve üretimin yüzde 21'ini yapıyor olacak. Hindistan dünya nüfusunun yine aynı payına sahip olacak, Çin'in payı ise yüzde 15'e düşecek. Buna rağmen Çin dünya üretiminin yüzde 19'unu, Hindistan da 18'ini yapıyor olacak. Yani iki dev dünyanın temel üretim ve tüketim merkezi haline gelecek. ABD'deki emeklilerin veya diğer borçlanma senetlerini de bu ülkeler alacak. Üreten de borç veren de bu ülkeler olacak. Dünya borsalarının yüzde 93'ünü oluşturan bu beş ülke 2050'de pay olarak yüzde 33'e düşecek. Kısacası dünyanın sermayesi bu ülkelerin eline geçecek.Bu ülkeler hızlı büyürse (örneğin yüzde 8) emeklilerin finansman sorunu daha da derinleşecek. Çünkü satın alma gücü oraya kayacak. Dolayısıyla emeklilik yaşını yükselterek 12 yılın altına çekilen fark, 15 yılın üstüne çıkacak.40 yıl sonra gelişmiş ülkelerin varlıklarının satışlarında zorluk çıkacağını, ciddi hatta talep sorunlarıyla karşılaşacaklarını ve emeklilik sisteminin de emeklilik yaşı yükseltilse bile yürütülemeyeceğini şimdiden ikaz ediyor. hgunes@milliyet.com.tr Çin ve Hindistan lider olacak