Gösterge Günlerden birinde Kandıra'da partinin (şimdi rahmetlik olan) ilçe başkanı aradı. "Hocam" dedi. "Tatarahmet köyü muhtarı Refet Kandıra'ya geldi. (Köy bizim partimizin güçlü olduğu bir köydü) İmam cumada çıkışmış; 'bu İngiltere'de nikâh kıydırmış adamı milletvekili yapmaya utanmıyor musunuz' demiş. Muhtar da koşturup gelmiş partiye." Ben de "E, sen ne dedin?" dedim. Başkan da "Ne bileyim, şaşırıp kaldım" dedi. "Yahu başkan, sen benim bekâr olduğumu, hiç evlenmediğimi bilmiyor musun?" diye çıkıştım. Sonra köylüler kahvede imamı bir güzel paylamışlar. Bizde siyasetin tabanı böyledir. Bekâr adamı kilisede evlendiriverirler! 1991 seçimlerinde önseçimlere girmiş ve milletvekili adayı olmuştum. Hemen kolları sıvamış, memleketim olan Kandıra'da köyleri dolaşmaya başlamıştım. Parti yöneticileri her köyün kahvesinde beni köye tanıtıyor, İngiltere'de okuduğumu ve bir ekonomi doçenti olduğumu söylüyor, ben de partimin tarım politikalarını ballandıra ballandıra anlatıyordum. Mazot, gübre, tohum, traktör fiyatı vs. vs. Gerçi siyasetin tavanı da bu hale geldi. Bunları her gün medyada kimi zaman ibretle, kimi zaman gülerek izliyoruz. Bir zamanlar bir lider Trabzon'a gidip "Bu bacınız Trabzon'u Akdeniz'in incisi yapacak " demişti. Şimdiki Başbakan da çıktı önce "ülke dışında 500 terörist var" dedi, ertesi gün de düzelterek "sayı 3500'müş" dedi. Koca Başbakan kaç teröristle karşı karşıya olduğumuzun farkında değil.Bu hafta ABD'de Başkan Yardımcılığı'na kadar yükselmiş, şimdi de ismi yeniden Demokrat Parti'nin başkan adaylığında dolaşan Al Gore'un bir konferansını izleme olanağı buldum. Konu küresel iklim değişikliklerine karşı toplumsal ve bireysel inisiyatif yaratmaktı. Konferansı izlerken bir sivil toplum örgütü öncüsü olmaktan çok, bir siyasetçi olarak konuşmacıyı değerlendirmeye çalıştım. Al Gore, siyasette başarısızlık aldığında (ki bu da tartışılabilir) bir kenara çekilmeyi bilmişti. Bush daha az oy almasına rağmen Başkan seçilmiş, Al Gore ise yenilmişti. Ancak, Al Gore kendini toplumsal sorumluluğu ve katkısı olan bir başka işe verdi. Küresel ısınmanın son derece önemli bir insani ya da doğa sorunu olduğu gerçeğiyle dünyanın her köşesinde duyarlılık uyandırmaya çalıştı. Hâlâ da bunu yapıyor. Üçüncüsü, konuşurken gayet iyi eğitimli ve birikimli olduğu hemen kendini gösteriyor. Yumuşak, esprili, konuşma yeteneği gayet yüksek ve özgüveni olan biri. Üstelik Başkan Clinton'un gölgesinde zaman zaman espri konusu bile oluyordu. Kaç terörist var? Şöyle bir düşündüm. 70 milyonu aşkın koca Türkiye kimler tarafından yönetiliyor? Toplumsal sorunlarımız hakkında ülkemizin siyasal seçkinleri ne kadar birikimli? Eğitim, enerji ya da tarım politikaları konusunda, bırakınız partilerin milletvekili ya da yöneticilerini, en üst düzey kadroları bile ne denli birikimsiz ve kayıtsız! Al Gore'un başkan adayı olduğu takdirde Irak politikasını, savaşta heba edilen paraları ve doğaya karşı sorumlulukları siyasal gündemin birer parçası haline getireceği anlaşılıyor. ABD'de enerji politikalarının radikal biçimde değişeceği, sigaraya karşı daha sert olunacağı görülüyor. Bütün bu konularda Al Gore sürekli okuyor, araştırıyor, soruyor ve öğreniyor. Bizde ise liderler bir yandan rakipleriyle didişiyor, diğer yandan da partilerindeki muhalifleri temizliyor. Ortaya somut ve üretken bir siyaset tarzı çıkmıyor. Nasıl çıksın ki? Köyde imam bekârı kilisede evlendirirse, şehirde de lider rakibini terör liderinden beter görür. hgunes@milliyet.com.tr Birikim farkı