Gösterge Mali krizden bu yana ülkemizde araç sayısı neredeyse yüzde 50 oranında artmış. Bu çok inanılmaz bir artış oranıÖ Bu artış süreceğine göre trafiğe bir çözüm bulmak gerekiyor. Ancak trafik yoğunluğunun tek etmeni artan araç sayısı değil. Kural dışı işleyen trafik ya da kimi zaman yanlış uygulamalar da trafiğin tıkanmasına neden oluyor. Örneğin hâlâ kent içindeki kazalar için trafik ekibinden kaza raporu gerekiyor. Bu durumlarda ekip kaza yerine ulaşıncaya kadar ana arterler felç oluyor. Kısacası, tıpkı Avrupa'da olduğu gibi (yaralı ya da ölü olmayan kazalarda) sigorta şirketlerinin artık tarafların beyanını kabul etmesi gerekiyor. İstanbul'da trafik gün geçtikçe daha büyük azap haline geliyor. Her geçen yıl işimize zamanında gidebilmek için 10 dakika erken çıkıyoruz ve işten de eve 10 dakika geç varıyoruz. Ömrümüz trafikte geçiyor. Bir kentte araba trafiği çekilmez boyutlara geliyorsa elbette bunun araç sayısının çok olması ya da yolların yetersiz olmasıyla ilgisi var. Ya da her ikisiyle. Trafik tıkanmalarının bir başka nedeni de yol tadilatları. Bu inşaatlar çok uzun sürüyor. Örneğin İstanbul'da Tarabya sırtındaki kavşak çalışması tam bir yıldır bitmedi. Bunun makul sayılabilecek bir nedeni de yok. Trafik yoğunluğunu azaltmanın temel ve çağdaş yöntemi kuşkusuz alternatif ulaşım yollarını geliştirmek. Özellikle de metro gibi raylı sistemleri. Ancak trafik yoğunluğu ve araba sayısı artışı bu düzeyde sürerse toplu taşıma çözümleri bile yeterli olmayabilir. Artık günümüzde birçok metropolde kent merkezlerine yoğun saatlerde arabayla girmenin bir maliyeti bulunuyor. Bu bölgelere giriş için her ay belli bir ücret ödeniyor. Böylece hem yoğunluk azalıyor, hem de kent yönetimi elde ettiği gelirle alternatif ulaşım sistemlerine, ya da toplu taşıma sistemlerine finansman sağlıyor. Üstelik gelir dağılımı da düzenlenmiş oluyor. Tek başına arabasıyla işine giden araba sahibi bu lüksün bedelini öderken de daha az yoğun bir trafikte seyahat etmiş oluyor. Yol tadilatları bezdiriyor Aslına bakarsanız bunun daha gelişmiş yöntemi de var. Kent merkezlerine girmek isteyen ve bunun asgari bedelini ödeyen arabalara tıpkı OGS sistemi gibi bir aygıt takılıyor. Bu aygıt kent merkezindeki paralı bölgelere girdiğinde kaldığı sürece ücretlendirme yapılıyor. Yani ne kadar süre kalınırsa banka hesabından o miktarda para tahsil ediliyor. Sabit ücretli sistem yoğun bölgeleri az kullanan ile çok kullanan arasında fark gözetmiyor. Ama uygulaması basit bir sistem. Öte yandan yoğun bölgelerde durdukça ödemenin arttığı aygıta dayalı sistemin ise denetimi daha kolay. Burada kritik nokta, giriş hakkı olmayan araçların kimin tarafından denetleneceği ve cezalandırılacağı. Elbette bunun trafik polisi tarafından yapılması gerekiyor. Bu konuda polis örgütünün ödün vermeyecek biçimde eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi şart. Aksi takdirde yeni bir yolsuzluk alanı ortaya çıkabilir. İşimize giderken kaybettiğimiz süre milli gelirdeki kayıptır. İşe gitmeden yoruluyoruz. Bir yandan iş verimi düşerken, diğer yandan da çalışan nüfus mutsuz oluyor. Tüm çözümlerin de bu nedenle değerlendirilmesi gerekiyor. hgunes@milliyet.com.tr Paralı bölge yaratmak