Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün haziran ayı işsizlik verileri açıklandı. Tekrar edelim, her ayın işsizlik verisi aslında 3 ayın ortalaması. Dolayısıyla bir ölçüde temmuz değerini de içeriyor. Dün açıklanan işsizlik verisi yüzde 13’ü gösterdi. Bu, geçen yılın aynı dönemine göre 3.5 puan daha fazla ediyor. Yani krizin etkileri sürüyor.
Fakat bu yılın şubat ayında işsizlik, zirve yaparak yüzde 16.1’e kadar tırmanmıştı. Şubatta yüzde 19.8 olan tarım dışı işsizlik oranının haziranda yüzde 16.4’e düştüğü anlaşılıyor. Kısacası, işsizlik verilerinde oransal olarak birkaç aydır düşme gözleniyor. Şimdi kimileri işsizliğin düşmeye başladığını düşünebilir. Fakat bunun olması için büyümenin başlaması gerek. Oysa büyüme başlamış değil. Bu düşüşün aslında kısmen, mevsimsel olduğu biliniyor.

Düşüşte mevsimsel etki var
Yaz aylarında turizm ve inşaat sektörlerfinin devreye girmesiyle işsizlik azalabiliyor. Malum, bu sektörlerde emek yoğun. Öte yandan, işgücü arzında da bir artış (yüzde 46’dan yüzde 49’a) olmuş. Tabii bunun, işsizliği artırması gerek. Fakat bunun yazları kısmen ve dolaylı biçimde tarıma bağlı kesimler tarafından emildiği de unutulmamalı.
İşsizliğin ekonomik daralmadan kaynaklandığı biliniyor. Özellikle istihdam yaratan yeni yatırımlarda çok büyük düşüş gözleniyor. İnşaat da öyle. Kaldı ki, ihracat yapan imalat sanayii de en fazla etkilenen sektörlerden oldu. Bunlarda ciddi bir toparlanma olmadan işsizliğin azalması beklenemez. Hatta belki de demografik değişimlere bağlı olarak işsizlik artmaya da devam edebilir. Bu olasılık ciddi olarak varlığını sürüyor.

Toparlanma çabuk olmazsa
Demek ki, iki temel soruyla karşı karşıyayız. Birincisi, ekonomik toparlanmanın ne zaman başlayacağı. İkincisi de bu toparlanmanın gücü, yahut boyutu. Malum ekonomik toparlanmanın önünde bazı kısıtlar var. Birincisi, para politikasının etkinliğinin sınırlı kaldığı görüldü. İkincisi, mali şişmeyle de çok başarılı bir sonuç elde edilmiyor. Çünkü mali genişlemenin hangi kalemlerle yapıldığı son derece önemli.
Bugünlerde hükümetin orta vadeli mali perspektif açıklamak için hazırlık yaptığı duyuluyor. Böylece hızla büyüyen bütçe açığına ve bozulan borç dinamiklerine bir çözüm bulunmaya çalışılıyor. Fakat bu perspektifte büyüme yok. Oysaki, büyüme son derece önemli. Çünkü ekonomik büyüme 4-5 puandan az olursa demografik değişimin getirdiği işgücü arsındaki artışı karşılamak olanaklı değil.
Küresel konjonktürdeki görünüm 2010 yılında dünya ekonomisinin çok hızlı büyümeyeceğini gösteriyor. Özellikle AB ülkeleri 2010 yılında resesyondan pek çıkamayacak görünüyor. Böylesi bir konjonktürde Türkiye’nin en önemli büyüme motoru olan ve istihdam yaratan ihracat toparlanamayabilir. İkincisi, yatırım sorunu. ülkedeki sosyal ve siyasal durum güven vermiyor. Nasıl olacak da yatırımlar artıp istihdam sağlayacak?
Özetle, umutsuz olmak iyi bir şey değildir, ama yanlış yere sevinmek de doğru olmaz.