Gösterge Durgunluğa gelince. Henüz bunun göründüğü tek alan emlak piyasası. Yani bu sektörde yaşanan durgunluk diğer kesimlere yayılmış değil. Tabii ilelebet yayılamaz da değil. Ancak böylesi bir yayılma riski kredi sorununa bağlıdır. Bankacılık kesimi, şu an yaşandığı gibi, kredileri kesmeye devam ederse emlak piyasasındaki sorun ekonominin her alanına yayılabilir. Bunun önlenmek içinde yegâne yol faizleri indirmektir. Bu ilaç da (ya da silah) FED'in elindedir. Malum FED önceki akşam gerekeni yaptı ve durgunluğun diğer kesimlere yayılmaması için emlak piyasasının ilacı olan faiz indirimini gerçekleştirdi. Mamafih, bu ABD'de enflasyon kaygılarının ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. FED bu endişeyi hâlâ fazlasıyla taşıyor. Ama bu kaygı böylesi bir riskli ortamda ikinci plana düşüyor.Kimileri bunu Bernanke'nin piyasaların egemenliğine teslim olması olarak nitelese de FED'in küresel ve mali sorumluluklarından kendini soyutlaması düşünülemez. FED'in son faiz indirim kararının ardında küresel durgunluk mu, yoksa konut piyasasının neden olduğu bir kredi daralması olgusu mu olduğu hâlâ tartışılıyor. Hatta kimileri de bu durumu bir likidite sorunu olarak niteliyor. Ancak hemen belirtelim ki, kredi daralması ile likidite sorunu aslında benzer sorunlardır. Bankalar birbirlerine para vermezse haliyle likidite sıkışması oluşur. Gelelim Türkiye'ye. 2002'den bu yana bizim Merkez Bankası kendisini enflasyonu önleme hedefine kilitlemiş görünüyor. Diğer konuları ise, izlese de, aldırmıyor. Merkez Bankası cari açık, istihdam gibi sorunların hep düşük enflasyon ortamında daha kolay çözüleceğini düşünüyor. Oysa FED'in aldığı karar gösteriyor ki, bu tek doğru değil. Merkez bankaları ya da para politikalarının tek hedefi enflasyonu önlemek olamaz. Sürdürülebilir bir büyüme yapısını elde etmek de onların görevidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (MB) yıllardır yüksek reel faiz uygulayarak (fakat özellikle yetersiz döviz rezervi biriktirerek) içeriye aşırı sıcak para çekiyor ve ekonomik yapı ihracata dönük olmak yerine içe dönük olarak gelişiyor. Şimdiye dek başka etmenler bu kabahati bereket örtbas etti. Ama kabahat ortadan kalkmadı, duruyor. MB'nin tek hedefi enflasyon MB faizleri belirlerken sadece enflasyondaki gelişmelere göre değil, aynı zamanda onu etkileyebilecek risk etmenlerini hesaplıyor. Ama bu etmenleri de biraz abartıyor. Öylesine ki, birçok veri faiz indirimi gerektirirken MB ürkek kalıyor ve 25 baz puanla yetiniyor. Son Enflasyon Raporu'nda yer aldığı gibi yıl sonu enflasyon beklentileri geçen yaza göre yüzde 3 daha aşağıda. Üstelik beklenti anketlerinde değişim katsayısı da düşüş gösteriyor. Yani beyanlar giderek yakınlaşıyor. Bu durumda MB'nin kendisine daha fazla güvenmesi gerekiyor.Bununla beraber MB'nin hemen bir faiz indirimine girmesi de beklenmemeli. Aksi takdirde FED'in kuyruğu durumuna düşer. Fakat mali disiplin yeniden sağlanır, enflasyon göstergelerinde olumlu gelişmeler sürerse MB'nin cesurca davranmalıdır. Tabii bu arada petrol fiyatlarının 100 dolara tırmanması MB'nin gözünden kaçmayabilir. Hatta bu da yeni bir tedirginlik yaratabilir. Ve faiz indirim politikası yine gecikebilir! hgunes@milliyet.com.tr Eli tutuk kalıyor