Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye Kürt sorununu çözmekte zorlanıyor. Bu da gayet doğal. Devletin uzun yıllar ciddiyetle eğilmediği bir sorunu hemen çözmesi beklenemez. Fakat daha sıkıntılı olanı Kürtlerin ne istediği. Özgürce Kürtçe konuşmaktan tutun da, özerk kolluk kuvvetine kadar her türlü istek ifade ediliyor. Yani sorun iyiden iyiye karmaşık. Karmaşık bir soruna da nihai bir çözüm (panacea) bulmak çok zor.
Öncelikle kafamızı kuma gömmeyelim, bir gerçeği görelim. PKK, Kürt sorunundan beslenmiş olsa da, kökeninde bir bağımsızlık silahlanmasıdır. Kimse eline silahı alıp “Demokrasi yok, kimliğimi ifade edemiyorum” diye dağlara savaşmaya çıkmaz.

PKK’nın kaynakları
Nitekim, Kürt etnisitesi gerçeği konusunda son yıllarda yapılan çeşitli açılımlar PKK’yı gevşetmemiştir. PKK “Böyle giderse bizim dağda işimiz kalmaz” dememektedir. Öte yandan, Öcalan ayrı devlet kurma fikrine “artık” pek sıcak bakmadığını söylese de, özerk kolluk kuvveti barındırmayı istemekten kendini alıkoyamamıştır. Ayrıca PKK’nın Kuzey Irak’ta ayrı bir siyasal etkinlik kazanmaya çalıştığı biliniyor. Bu da akıllara bağımsız bir devlet arzusunu çağrıştırıyor.
Terörist PKK’yı bugün Kürt sorunun yanı sıra çeşitli bölgesel stratejik çıkarlar ve uyuşturucu ticareti gibi etmenlerin beslediği malum. İşte Türkiye’nin PKK terörünü durdurmak için Kürt sorununu çözmeye çalışması bu nedenle yanılgılı.
Türkiye Kürt sorununu modern ve demokratik bir ülke olabilmek için çözmeli. Fakat ayrılıkçı ve terörist PKK ile mücadelesini (askeri de dahil) farklı yöntemlerle sürdürmelidir..
DTP de ağır bir PKK baskısı altındadır. Zaten büyük bir kısmı da PKK’nın organik parçası halindedir. Bu nedenle legal zeminde DTP ile Kürt sorununu müzakere etmek aslında PKK ile dolaylı ilişkiye girmekten farksızdır. Bununla beraber DTP’ye oy veren her seçmenin bu siyasal zeminde olduğu da sanılmamalı. Burada belli bir asimetri bulunmaktadır. Kürt açılımının asıl hedefi de bu kitlenin kazanılması olmalıdır.
Kültürel, yahut etnik farklılıklar elbette özgürce ifade edilmeli, herkes anadilini özgürce konuşmalıdır. Bir ülkedeki kültürel farklılıklar zenginlik sayılıp elbette “yaşatılmalıdır”. Peki ama bu zenginliğin ayrı bir idari yapıyla güvence alınması gereği nereden çıkmaktadır? Sorunun kritik eşiği buradadır. Üstelik Kürtlerin üçte birinin artık doğuda yaşamadığı gerçeğini göz önüne alırsak.

Yapılması gereken
Türkiye Kürt sorununu mu çözmeye çalışıyor, yoksa PKK terörünü mü ortadan kaldırmak istiyor? Ben ne yazık ki, PKK teröründen kurtulmak için Kürt sorunu çözülmeye çalışılıyor izlenimi alıyor ve üzülüyorum. Çünkü bana göre Kürt sorunu bir kültürel özgürlük sorunu.
Ayrılıkçı ve terörist PKK ortaya çıkmasaydı adım atılmayacak mıydı?
Nihayet farklılıkların yaşaması özgürlüğün bir ifadesi olsa da, bugün ülkemizde bizi yan yana getiren ortak değerleri yeniden ortaya çıkarmakta yarar yok mu?
Bunları tanımlamaz ve kökleştirmezsek, o zaman bu güzel farlılıklar, zenginlik olmaktan çıkar, bizi ayrıştıran unsurlar haline gelir.
Türkiye bu nedenle farklılıkları abartmadan, kucaklaşmanın öğelerini bulup yeniden ortaya koymanın zamanının geldiğini anlamalıdır.