Türkiye ilginç ve endişe verici gelişmelere şahit oluyor. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HSYK) Adalet Bakanı ve müsteşarının çıkması gerekirken, AB’ye uyum bahanesiyle Meclis atamasıyla üye seçileceği anlaşılıyor. Ciddi olmak gerek; Hollanda’da hâkimlerin meclis koridorunda böylesi bir kurula girmek için kulis yaptığı görülmüş müdür? Ama Türkiye’de görülebilir.
Kürt açılımı tam bir keşmekeşe döndü. Türkiye daha olumsuz bir noktaya geldi. Kardeşlik ve vatandaşlık ruhu yerine, ayrışmanın temelleri daha fazla konuşulur oldu. Toplumda kutuplaşma oluştu ve PKK’nın bölgedeki toplumsal desteği arttı.
Ekonomik alandaki gelişmelere gelince, dört önemli gelişme gözleniyor. Birincisi, enflasyon alanında. Bu hafta ağustos ayı enflasyon verileri açıklandı. İkincisi mali disiplin alanında. Hükümet orta vadeli bir mali programı hazırlamaya çalışıyor. Üçüncüsü ekonomik toparlanma konusunda. Dün temmuz ayı sanayi verileri açıklandı.
Orta vadeli mali program
İlkinden başlayalım. Enflasyonda çok ciddi bir düşüş var. Neresinden bakılırsa bakılsın yakın bir zamanda bunun yükseleceği sanılmıyor. TÜFE yıllık bazda yüzde 5.3’e kadar düştü. ÜFE ise yüzde 1’den fazla yıllık düşme içinde. Üstelik kurda oluşmuş olan harekete rağmen. İlk bakışta bu gelişmenin çok olumlu olduğu, faizlerin de hızla düşebildiği düşünülebilir. Ancak maliyetlerdeki artışa rağmen (petrol ve döviz kuru) fiyatların hızla düşmesi talebin çok daralmış olduğunu gösteriyor.
Hükümet dün önemli bir toplantı yaptı. Mali disiplin konusunda çalışmalar sürdüğü anlaşıldı. Aslında bundan 15 gün kadar önce mali disiplinin sürdürülmesinde esas alınacak bir sistemin taslağını Başbakan Yardımcısı Ali Babacan fikirlerini almak üzere ekonomistlere yollamıştı. Ama şimdilik bunu açıklama yetkimiz yok, önemli olduğunu belirtmekle yetinelim. Çünkü yıl sonunda 50 milyar TL’nin üzerinde bir bütçe açığı oluşacaksa, bu ileride toparlanması zor bir borç sorunu yaratabilir.
Toparlanma yavaş olacak
BETAM (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) hemen bir açıklama yollamış. Şöyle deniyor, “Temmuz ayı sanayi endeksi yıllık bazda yüzde 9.2 düşüş sergilerken, bir önceki aya göre yüzde 0.9 artmış görünüyor. Ancak başladığı iddia edilen canlanmanın devam edip etmediğini, ediyorsa, gücünü anlayabilmek için, sanayi üretim verisini mevsim ve takvim etkilerinden arındırarak yeniden tahmin etmek gerekiyor.”
Ancak bu yapıldığında haziran ayına kıyasla sanayi üretiminin pek artmadığı görülüyor. Nitekim, mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında aylık sanayi üretim endeksinin, hazirandan temmuza on binde 8 yahut yatay bir seyir izlediği anlaşılıyor. Diğer bir deyimle, krizden çıkış başlasa da bunun çok yavaş olacağı ortada. Mart 2008’den bu yana süregelen hızlı düşüşün sona erdiği görünse de endeks Temmuz 2005 seviyesinde yatay olarak seyrediyor.
Benzer haberler de dünyadan geliyor. Yani toparlanmanın yavaş olacağı yorumlarını birçok ekonomist belirtiyor. Ancak OECD geçenlerde bir rapor yayımlayarak büyüme (yahut toparlanma) tahminlerini değiştirdi. Japonya haricinde tüm ülkelerin, 2009’un ikinci yarısında ve 2010 yılının ilk yarısında daha hızlı toparlanacağına işaret etti. Umarız her şey zamanla yoluna girer.