Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge O kurultayda toz duman içinde bir konuşma yaparak seçim yenilgisinin toplumsal nedenlerine işaret etmek istemiştik. CHP Çankaya'da, Kadıköy'de ve Karşıyaka'da güçlü görünürken, yoksullar CHP'ye oy vermemişti. Seçmeni ve aday kadroları yaşlanmıştı. Parti tabanını uyandırmak için, bu nasıl sol parti, diye çıkış yapmıştık. Aradan tam 8 yıl geçti, yine benzer bir sonuç alındı. Dar gelirliler CHP'ye oy vermedi. Ama eğitimliler, üst gelir grupları CHP'ye daha fazla oy verdi. 1999 seçimlerinden CHP baraja takıldığında Genel Başkan Deniz Baykal istifa etmiş ve olağanüstü kurultay toplanmıştı. Kuşkusuz seçim yenilgilerinin başlıca sorumluları liderlerdir. Fakat o tarihte gelinen noktanın doğru dürüst bir değerlendirmesi yapılmamıştı. Kısacası, bugün CHP'nin geldiği noktayı liderin imajına bağlamak bir kaçıştır, kolaycılıktır. Kuşkusuz CHP'nin demokratik olmayan iç yapısı ya da liderinin toplumda yarattığı imaj seçim sonuçları üzerinde etkili olabilir. Ama seçmen tablosunda görülen bu asimetrik durum, aslında sorunun ne denli ideolojik olduğunun açık bir göstergesidir. CHP mevcut söylemiyle hedeflediği seçmen kitlesinden oy alamamaktadır. Sorunun özü de buradadır. 2004 yılında bu amaçla AÇILIM dergisi çıkarılmıştı. Birçok sol aydın buna katkı veriyordu. Amaç tıpkı 1970'li yıllardaki Özgür İnsan dergisi modeliyle CHP'ye yeni bir yön vermekti. Bu yönün özü de dar gelirli kesimlerin yeni beklentilerini karşılayacak yeni bir siyasal söylem yaratmaktı. Oysa aynı dönemde CHP içindeki muhalefet dar bir bakış açısıyla nasıl Baykal'ı devirir de yerine geçeriz hesapları yapıyordu. AÇILIM da finansal zorlukların içinde zorlanarak tıkanıp gitti. CHP kendini sol olarak tanımlayıp dar gelirlilerin ona oy vermemesi neye bağlanacak? Dar gelirlilerin sosyal adalet arayışı yok denemeyeceğine göre, ya dar gelirli seçmenler soldan farklı bir anlam çıkarıyor, ya da CHP aslında solculuk filan yapmıyor, ya da her ikisi. Seçmen tablosundaki asimetri Bugün CHP en çok cumhuriyeti, hukuku ya da rejimi "korumak" (muhafaza etmek) gibi değerlere dayanıyor. Oysa Batı düşünce açısından bakıldığında bunlar muhafazakârlığı ya da tutuculuğu ifade ediyor. Bu anlamda CHP'nin ilericiliği tartışılabilir. Nitekim Batı'da sosyal demokratlar hukukun varlıklı kesimi koruduğunu ve sosyal adalet sağlamadığını savunur. Onlara göre mevcut düzen sermaye sınıfının ürünüdür, bozuktur ve değişmelidir. Devlet ve bürokrasi de varlıklıyı korur. Bu nedenle halk ona karşı direnç göstermelidir. Öte yandan, CHP yönetimi de iktidarın laiklikle bağdaşmayan bir geçmişten geldiğini vurguluyor. Gerçekten Çankaya Köşkü'ne uzlaşmaksızın egemen olma arzusu aydın kesimi ürkütüyor. Nitekim eğitimli kesimin CHP'ye daha fazla yönelmesinin altında bu kaygılar bulunuyor. CHP mevcut konumundan tamamıyla sıyrılsa devletin çağdaş ve laik yapısının tehdit altına gireceği düşünülüyor. Fakat bu aynı zamanda diyalektik biçimde CHP'yi 1940'lı yıllardaki konumuna itiyor. 1950'li yıllarda dünyada "ılımlı İslam" tezleri ya da hareketleri yoktu. Bugün var. Fakat o zaman da CHP aynı sosyal kesimlere sıkışıp kalmıştı, bugün de. CHP bu sıkışık durumundan bir tek 1970'li yıllarda kurtulmaya başlamıştı. O da saman alevi gibi 1980'lerde söndü gitti. Varlıklı ve seçkin kesimin partisi haline gelmiş CHP'yi kalıcı biçimde yeniden bir sol parti haline getirebilmek mümkün müdür? Tartışacağız. hgunes@milliyet.com.tr Tutuculuk nedir ki?