Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Özellikle neoliberal kesime göre Erdoğan'ın adaylığına karşı çıkmak darbe çığırtkanlığı anlamını taşıyor. Hatta kimileri bunun çözülemeyen kimi toplumsal sorunlara da çıkış yolu olacağını savunuyor. Örneğin askerin siyaset üzerindeki antidemokratik müdahalesi azaltılabilir, ulusalcı ve AB karşıtı zihniyet mahkûm edilebilir, vb. Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması toplumda ciddi bir çatışma konusu oldu. Taraflardan bir bölümü, Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasının onun demokratik ve anayasal hakkı olduğunu, dolayısıyla her türlü tepkinin demokratik anlayışa aykırı olduğunu savunuyor. Anayasa açık: ilk iki turda olmasa da Meclis'te salt çoğunluğu bulan cumhurbaşkanı seçilir. Tepki duyanlara gelince. Bunlar çoğunlukla, ifade edemeseler de Erdoğan'ın eşinin başının bağlı olmasından tutun da, onun zihniyetinin berisinde dinci özlemler bulunmasından kaygı duyuyor. Nitekim 14 Nisan mitingi bu duygularla yapıldı.Başka görüşler yok mu? Elbette var. Bize kalırsa AKP içinde kimileri Köşk'ü ele geçirilebilecek nihai kale olarak görüyor. Örneğin Meclis Başkanı Arınç açıkça, 14 Nisan'daki mitingi dindar birinin cumhurbaşkanı olmasına tepki olarak niteliyor. Erdoğan'ın gizli Köşk müttefiki "liberal kesim" ise Meclis'in toplanma yeter sayısı hakkında genel kuralların geçerli olduğunu savunuyor: toplantı yeter sayısı 184. (Anayasa mad. 102) İlk iki turda 367 aranır, bulunamazsa salt çoğunlukla da cumhurbaşkanı seçilir. Nitekim Anayasa'yı yorumlayan eski Meclis başkanlarının çoğu bu görüşte. Ama malum, bizim medya ekonomiyi işadamlarına yorumlatır, Anayasa'yı da politikacılara. Ekonomi profesörleri ekonomi hakkında yorum yapamaz, anayasa hakkında da hukuk profesörleri konuşamaz. Oysa hukukçular genellikle konuyu farklı yorumluyor. Dindar bir cumhurbaşkanı? Konunun özü şudur: Anayasamız (1961 ve 1982) cumhurbaşkanı seçiminde parlamentoda partiler-üstü uzlaşmayı esas almıştır. Normal koşullarda hükümet salt çoğunlukla kurulsa, yasalar daha az bir sayıyla yapılsa dahi. Hatta bunun asgari sayısı da belirtilmiştir: 367! 1980'de cumhurbaşkanlığı seçimi siyasal krize dönüştüğü için "uzlaşma sağlanamazsa", üçüncü ve dördüncü turlarda salt çoğunluk aranması, daha sonra ise seçime gidilmesi karara bağlanmıştır. Tekrarlayalım, amaç uzlaşmayla seçmektir! Çünkü cumhurbaşkanının milli iradenin çoğunluğunu temsil etmesi aranır. Peki, Meclis kaç kişiyle toplanacak? Normal koşullarda yasa çıkarmak veya başka bir müzakere nedeniyle ise Anayasa'nın 96. maddesi ortada. Meclis 184 kişiyle toplanıp 137 kişiyle karar alabilmekte. Ama hangi işlerde? Meclis'in tek işi yasa çıkarmak değil ki... (Bkz. mad. 87) Nitekim aynı maddede genel af çıkarmak için daha büyük bir sayı gerekiyor: 137 ile toplanıp 440 ile genel af çıkarmak mümkün mü? Değil!Peki, Erdoğan 367 sayısını bulursa ne olacak? Hukuken seçilmiş olsa da yine de meşru olmayacak! Anayasa Hukuku Profesörü Süheyl Batum Meclis'teki tüm siyasal partiler tek isimde uzlaşsalar bile bunun milli iradeyi yansıtmayacağını, meşru olmayacağını söylüyor. Gerçekten de bu milletvekillerini millet değil, genel başkanlar seçti. Ancak şimdi buradan hareketle Meclis'i seçime götürmek, adayları ön seçimle belirleyip o seçilenlerle cumhurbaşkanını seçmek nasıl olacak? Ekleyelim: bugünkü Meclis'in tamamı halkın yüzde kaçını temsil ediyor?Erdoğan'ın Köşke çıkması antidemokratik bir yapıda antidemokratik ve gayrimeşru bir hamledir. hgunes@milliyet.com.tr Hukukçuların görüşü