Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Malum öteden beri milli gelirin yüzde 5'ini aşan ve süreklilik gösteren dış açıklar bir ülke ekonomisi için riskli sayılıyor. Türkiye de 2005 yılından bu yana milli gelirin yüzde 5'ini aşan cari açıkla karşı karşıya. Kaldı ki, önümüzdeki yıl bunun daralmayacağı, hatta büyüyeceği sanılıyor. Diyelim ki, 2008 yılında cari işlemler açığı 45 milyar dolarda kaldı. Ve nominal milli gelir artışı kadar bir kur yükselişi yaşandı. Yani dolar bazında milli gelir aynı kaldı. (Oysa 2008'de euro'nun yeniden 1.35 dolar paritesine gelmesi bekleniyor. Bu durumda ise milli gelir 480 milyar dolar edecektir) Böyle bir gelişme karşısında cari açık milli gelirin yüzde 8'ini de aşmış olacak. Yani risk giderek büyüyor. Geçen hafta açıklanan 38 milyar dolarlık cari açık küçümsenecek bir boyut sayılamaz. Artık "Nasıl olsa finanse ediliyor" da denemez. 2007 yılında cari fiyatlarla GSMH 650 milyar YTL kadar olacak. Eğer mevcut kuru esas alırsak (ki 2007 ortalaması biraz daha yukarıdadır) ve bu milli geliri dolar cinsinden hesaplarsak 540 milyar dolar kadar eder. Bu durumda cari açığın milli gelire oranı yüzde 7 eder. Cari açığın nedenleri konusunda da fikir birliği yok. Kimilerine göre en etkili etmen değerli TL. Yani değerli TL ile ithalat hız kazanıyor, ihracat da zorlanıyor. Ancak bu tez ne yazık ki, tam olarak doğru değil. Çünkü ihracattaki artış sürüyor. İthalattaki artış da tüketim mallarından çok, ara mallarında kendini gösteriyor. Kaldı ki, ekonomide egemen olan teorik yaklaşıma göre ithalatı asıl artıran etmen iç talep. Cari açık konusunda bir ikinci sav da büyüme hızının yüksek olması. Yani artan iç talep nedeniyle ithalatın hız kazanması ve böylece dış açığın oluşması. Bununla beraber bu tez de çok doğru değil. Çünkü en canlı iç talep 2005 yılında yaşandı ve o zamandan bu yana iç talep yavaşlıyor. Ama dış açık durmadan büyüyor.Bir üçüncü etmen ise tüm varlık fiyatlarındaki artışın dış ticarette dengesizlik yaratması. Özellikle enerji ithalatı faturasının hızla şişmesi karşısında dış ticaret dengesizliği büyüyor ve bu da dış açık yaratıyor. Kısacası, eğer üçüncü etmen geçerliyse kısa vadede yapılabilecek pek de bir şey yok. Ancak uzun vadede enerjide ithal ikamesine gidilebilir. Dış açığın 3 temel nedeni Cari açığı üç yolla finanse ediyoruz. Birincisi, portföy yatırımları dediğimiz sıcak para. Bu yöntem artık 2007 itibariyle ortadan kalkmış sayılabilir. Pek giren bir para kalmadı. En azından toplam dış açığın çok küçük bir kısmı karşılanır hale geldi. İkinci yöntem doğrudan yabancı yatırımları. Kamunun elinde ya da özel kesimin kurtulmak istediği elinde değerli, cazip ne varsa yabancılara satılıyor ve bu parayla dış açık kapanıyor. Fakat burada da sürdürülebilirlik sorunu bulunuyor. Bir süre sonra yabancılara ne satacağız da 45 milyar dolar elde edeceğiz? Kaldı ki, giren yabancı sermayenin hemen hepsi iç piyasaya yöneliyor. Son olarak da bankaların ya da özel kesimin doğrudan dış ülkelerden temin ettikleri krediler var. 2007 yılında bankalar yurtdışından elde ettikleri kredileri azaltmışlar(2006'da 11.7 milyar dolar, 2007'de 4.1 milyar dolar), ancak özel kesim olağandışı boyutta borçlanmış. 2006 yılında 20.3 milyar dolar, 2008'de de 32 milyar dolar. Özetle, portföy yatırımları çok azaldı. 2009'da satacak pek bir mal kalmıyor. 2008'de de dünyada kredi sistemi daralmaya başladığı ve iç piyasalar da yavaşladığı için kredi kullanımı azalacak. Peki, o zaman dış açık nasıl finanse edilecek? hgunes@milliyet.com.tr Finansman kaynakları kuruyor