Atlantik İktisatçıları Birliği Konferansı için ABD’deyiz. Burada gündem çok farklı. Ama biz yine de Türkiye’deki gelişmeleri yakından izliyoruz.
Türkiye’de büyük burjuvazi büyük bir sıkıntı yaşıyor. Bu sıkıntı önemsenmeli. Büyük burjuvazi iktidardan rahatsız ama bunu ifade etmeye korkuyor. Demek ki, koskoca büyük burjuvazi bile iktidarla kendisi arasında ciddi bir güç farkı hissediyor. Oysa ki, 1970’li yıllarda daha yeni serpildiklerinde bile bu kesimin bilinen örgütü TÜSİAD, Ecevit hükümetini devirmeye kalkışmış ve gazetelere ilan vermişti. Şimdi ne oldu da suspus oluverdiler?
12 Eylül’den sonra elinin kolunun serbest bırakıldığı tek örgüt TÜSİAD’dı. Sonra Özal, TÜSİAD’ı neredeyse ülkenin yegâne sivil toplum örgütü haline getirdi. Zamanla sol aydınlar bile TÜSİAD’a yaranmaya çalıştı.
Burjuvazinin evrimi
Türkiye’de burjuvazi statik olarak görülmemeli. Bugün büyük olarak nitelediğimiz burjuvazi de ciddi bir evrim geçirdi. 1960’lı yılların sanayicileri aslında pek aydın kişiler değildiler. Bunlar apartman dairelerinde oturan, orta halli eğitimi olan, devlet desteğiyle ve korumasıyla para kazanan işadamlarıydı. Ne kültürleri, ne de formasyonları Batı ölçeğindeydi.
Fakat 1970’li yıllarda çocuklarını yurtdışına okumaya yollamalarıyla işler değişmeye başladı. Apartman dairelerinden çıkıp yalı almaya, hatta kimileri sanatçılarla yakınlaşıp antika almaya başladı.
Paralı ağa olmaktan çıkıp, burjuva olmaya başladılar. İkinci kuşak işadamlarının, sermayeyi babaları yarattığı için, rahatları yerindeydi. Pahalı hobileri olan, manda kasa Mercedes yerine daha farklı arabalar alan, kışın kayağa yurtdışına giden bir zümre oluştu. Toplumsal olaylara da farklı baktılar. Babaları Demirel kadrosuydu. Kendileri ise Özal kuşağı oldular.
Babaları antikomünistti...
Babaları 1970’li yıllarda işçi hakları mücadelesine ve komünizme direnirken, kendileri 1980’li yıllarda liberal ve AB’ci oldular. Bütün o eski keskin sağcı söylem terk edildi. Kendilerine güvenleri arttı ve işletmelerini de profesyonel yöneticilere bıraktılar.
1980’li yıllarda bu kesim siyasal olarak çok güçlenmişti. Fakat 1990’lı yıllarda işler değişmeye başladı. Yeni ekonomik güçler belirdi. 2000’li yıllarda bu yeni kesim çok daha güçlü olmaya başladı. Yeni siyasi iktidar da bunlara epeyce destek verdi. Öte yandan yükselen cemaatler TÜSİAD’ın tek güç olduğu dönemi çoktan geride bıraktı.
Bu arada son 20 yıldır ilk defa TÜSİAD’ın desteği dışında ve tek başına güçlü bir iktidar oluştu.
Üstelik her türlü hukuksuzluğa da göz kırpmadan girebiliyor. TÜSİAD ise öylesine sinmiş ki, sesini bile çıkaramıyor! Dahası, sık sık iktidar yanlısı açıklamalar yapıyor. Son olarak da demokratikleşme açılımını desteklediğini kamuoyuna açıkladı. Bir zamanların iktidar deviren aslanı kedi gibi oldu.
Şimdi TÜSİAD bir eşiğe geldi. Oturup karar verecek. Ya tümüyle siyasal etkinliğini elden çıkaracak, ya da kendini savunmaya çalışacak. Şayet başaramazsa, yeni bir ekonomik iktidara yerini terk edecek.