Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge "Bak" dedim. "Bana kimi e-postalarda 'dönek, AKP yağcısı, babanın kemikleri sızlıyor' vs. eleştiriler geliyor. Kimilerinde de 'Kemalist, Baykal'ın tetikçisi, hükümet düşmanı' yazıyor... Ben kolayını buldum; sağdan gelenleri sola, soldan gelenleri de sağa yolluyorum. Yani yaptıkları haksızlığı yüzlerine vuruyorum. Bir daha aynı kişiler e-posta yollamıyor. Ama bana tek taraflı bir mektup yığını gelirse bunu ciddi biçimde düşünmem gerekir." Köşe yazarı olan bir arkadaşımla gazetemizin bir gecesinde sohbet ediyorduk. Konu meşhur 367 sayısıydı. Ona, "Köşende laik kesimden e-postayla gelen eleştirilere (!) yanıt yetiştiriyor gibisin" dedim. Anlaşılan ağır mektuplar alıyordu. Meseleyi sivil demokrasi açısından yorumlamaya çalışıp yanıtlar veriyordu. Aramızda tartışma çıkınca, bana "Herhalde Baykal milletvekilliği teklifi yapsın istiyorsun" dedi. Ben ise sadece güldüm. Tabii okuyucu e-postaları içinde beğeniler de yer alıyor. Fakat eleştiriden öte, kendini kaybeden ya da hakaret edenler de olmuyor değil. Bunlar daha çok toplumun içinde bulunduğu psikolojik atmosferi yansıtıyor. Malum, toplum iyiden iyiye gerildi. Bir yanda halkın üçte bir desteğiyle tek belirleyici haline gelmeyi demokratik hak görenlerin inadı, diğer yanda da buna, askeri güç dahil, her türlü tepkiyi mubah gören bir siyasal kanat. İşte antagonizma (karşıtlık) dediğimiz bu siyasal durum kaygı yaratıyor. Üstelik bir kesim demokrasi ve özgürlük kavramlarıyla Batı'nın kanatları altına girerken, diğeri de ordunun kanatları altına girmiş durumda. Apartman daireleri sokaklarda mitingler yapıyor, yan mahallede gecekonduda oturanlar ise şaşkınlıkla izliyor! Bu çok tehlikeli!Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal'ı hırçınlıkla suçlarken, onun bu huyunu açığa çıkardığını düşünüyor. Ama suçlamanın üslubu bizzat hırçınlık yaratıyor. Siyasette, demokraside elbette antagonizmalar olacaktır. Ancak hoşgörü yitirildiğinde (yani karşı tarafın varlığına dayanamayıp onu bertaraf etmeye kalktığınızda) demokrasi yıkılıverir. Çünkü demokrasi farklılıkların (tarafların) bir arada yaşaması ve rekabet etmesi yarışıdır. İstanbul'daki cumhuriyet mitingine bir yurttaş olarak katıldım. Çünkü Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkışını demokratik bulmuyordum. Fakat mitingdeki çoğu slogana katılmak olanaksızdı. Adında cumhuriyet olan ve tüm toplumu kucaklaması gereken bu mitinglerde kardeşlik ve dayanışma gözleneceği yerde sadece AKP'nin tasfiyesi talep ediliyordu. Öte yandan, Erdoğan inadına bu toplumsal tepkiyi görmezden gelerek kendine çekidüzen vermedi. Apartman - gecekondu Beni asıl üzen, bu mitinglerin iki ay sonraki sandık sonuçlarını etkileyeceğinin sanılması. Oysa bu mitinglerde sadece apartman daireleri var. Kentlerin çoğunluğunu oluşturan varoşlarla köyler ve kasabalar burada yok. O nedenle umarız sandıklar açılınca apartman dairelerinde oturanlar büsbütün hayal kırıklığına uğrayıp demokrasi dışı önlemlere itibar etmez. Kısacası, apartman daireleriyle varoşların bu denli karşı karşıya gelmesi toplum huzuru ve ülke barışı açısından son derece mahzurlu. Bu noktaya kuşkusuz Erdoğan'ın Köşk'e çıkma inadı ve Baykal'ın da bunu engellemeyi misyon edinmesiyle geldik. Ancak siyasal alandaki bu antagonizma artık topluma yayıldığından bizi ürkütüyor... (Her yöndeki e-postayı beklerim!) hgunes@milliyet.com.tr Demokrasi ve hoşgörü