Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Geçenlerde son büyüme verisi üzerine bir yazı yazdık. Yazı özetle iç talebe dayalı büyümenin dış açığa neden olduğunu, kısa vadede dış finansman sorunuyla karşılaşıldığını, sonunda da krize neden olduğunu işliyordu. Bu nedenle büyümenin ya yatırımla ya da ihracatla elde edilmesini savunduk. Kaldı ki yatırımla elde edilen büyüme (üretim kapasitesi büyüdüğünden) milli gelirde kalıcı bir genişleme yaratmakta. Bununla beraber, iç tüketime yönelik yatırım bile sonunda dış açık yaratabilir. Bu nedenle Türkiye gibi yapısal olarak dış açık veren bir ekonomide yatırımların da ihracata yönelik olması gerekir. Anneannem "Tam cahilden değil, yarı cahilden kork" derdi. Bu sözünü hiç unutmam. Gerçekten de tam cahil cehaletinin farkında olduğundan ahkâm kesmez, bir zararı da olmaz. Ama yarı cahil bir şeyler bildiğini sanıp atar tutar. Bu ülkenin başına ne geldiyse de mesleğini iyi bilmeyen bu yarı cahillerden gelmiştir. Bunun anlaşılmayacak bir tarafı yok. Nitekim Prof. Seyfettin Gürsel bu doğrultuda bir yazı yazmış. Yani çoğu uzman yazılanı anlamış. Ancak bunun bir istisnası da olmuş. Bir yazar büyümenin ana hedefinin tüketim olduğu varsayımıyla, kişi başına tüketimin artmaması durumunda fakirleşme olacağını vurgulamış. Elbette insanoğlu tüketecek ve bu miktar arttıkça kendini daha iyi hissedecek. Ama bunu borçlanarak yapıyorsa bunun övünülecek bir tarafı kalmaz. Çünkü bu aslında daha ileri bir tarihte daha az tüketmek anlamına gelir. Bunun da adı refah artışı değil, popülizmdir.İki farklı tüketim biçimine değinelim: Borçlanarak tüketimini artıran bir ülke ile borçlanmayan bir ülke aynı sayılamaz. Çünkü üretimi ya da ihracat geliri artan bir ekonominin uzun vadede borçlanarak tüketen ekonomiden çok daha fazla olur. Yani asıl kalıcı refah artışının yöntemi üretim deseninden kaynaklanandır.Şu bilgiyi tekrarlayalım: Tüketimin (gelire oranla) aşırı hızlı artması tasarruf açığı doğurur ve bu da sonunda dış açığa neden olur. Bu da iyi bir şey değildir. Tabii ekonomi bilimine göre! Borçlanarak büyümek (% Artış) 2003 2004 2005 2006Özel tüketim 6.6 10.1 8.8 5.2GSYİH 5.8 8.8 7.4 6.0Dış açık (milyar $) 8.0 15.6 22.8 31.6 Nitekim son 30 yılda ülkemiz böyle bir performans sergileseydi, bugün kişi başına gelir Kore'den ya da Brezilya'dan yüksek olabilirdi. Dünyada hızla gelişmiş ülkelerin hemen hepsi dış ticaret fazlasıyla büyüdü. Oysa sermaye hareketlerinin reel döviz kurunu egemenliği altına aldığı, sürekli dış açığa neden olduğu bir ekonomide eğer tüketim canlı seyrediyorsa bu endişe vermelidir. Vermiyorsa da anneannemin nasihati akla gelmelidir. Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, 2003-2005 arası özel tüketim harcamaları milli gelirden hızlı büyümüş ve döviz kuru da sürekli değer kazandığından dış açık giderek büyümüştür. (2006'nın ikinci yarısı itibariyle ise bu yapı değişmeye başlamıştır.) Enflasyonu yüksek faiz ve düşük kurla önlemeye çalışan anlayış aslında 2001'de ortalıktan kalkmalıydı. Ama anlaşılan enflasyonu düşük kura ihale eden ama bunu ayıbı da örtbas eden anlayış hâlâ ortalıklarda. Tekrarla yazalım, tüketim harcamalarından daha hızlı artan bir milli gelir düzeni dış rekabet gücünü ortaya koymaktadır. Tekrarla belirtelim; öyle büyümeye can kurban! hgunes@milliyet.com.tr İhracatla büyüme stratejisi