Gösterge 2002 yılının başında durgunluğun aşılamayacağı kaygısıyla dostlarım Mahfi Eğilmez ve Ercan Kumcu maliye politikasında gevşeme istemişlerdi. Bereket o gevşeme yapılmadan gerçekleşme öngörüyü aştı. 2003 yılında da 1 Mart tezkeresi sonrası yine endişeler yaşandı. Ama yine gerçekleşmedi. 2006 yılında küresel dalgalanma oluşunca, ben de dahil, birçok meslektaşım kısa vadede bir durgunluk beklentisine girdi. Gerçi çok da haksız çıkmadık, ama bu daha çok Merkez Bankası'nın para politikasını birdenbire sıkmasıyla oluştu. 2002 yılından bu yana hükümetlerin bütçelerde yer alan büyüme öngörüsü hep yüzde 5. Ancak şimdiye kadar bu öngörü hep aşılmış. Üstelik çeşitli yıllarda bu rakamın yakalanamayacağı kaygısı da yaşanmış. Ekonomideki bu yavaşlama, seçimlere gidilmesiydi, belki daha uzun sürebilirdi. Ama dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, seçimlerle beraber mali disiplin gevşeyince ve sıcak para akımı güçlenince kur değerlenmeye, ekonomi de yeniden canlanma eğilimine girdi. Sanıyoruz böylece 2007 yılında öngörülen büyümenin çok altında kalınmayacak. Ancak 2008'e girerken koşullar bir hayli değişiyor. Birincisi, petrol geçen yıla göre çok daha pahalı ve Türkiye'nin bu artıştan son derece olumsuz etkileneceği ortada. Örneğin dış açık belki de 2008'de 50 milyar doları bulacak. Bunun finansmanı pek kolay olmayabilir, kurda hareketlilik gözlenebilir. Hele küresel ortam bu denli karmaşıkken. Öte yandan bunun bir de arz şoku yaratacağı göz ardı edilmemeli. Yani üretimde düşüşler meydana gelebilir. İkincisi, mali disiplindeki gevşeme ihtiyari olmaktan çıkarılarak artık meşru hale getirildi. Çünkü IMF de milli gelir içindeki faiz dışı fazla oranının düşürülmesine razı oldu. Borç dinamikleri itibariyle milli gelirin yüzde 6.5'i kadar faiz dışı fazlaya gerek olmayabilir. Ancak gerek bütçe dengeleri (özellikle vergi gelirlerindeki sıkıntı), gerekse enflasyonla mücadele açısından mali disiplindeki gevşemenin olumlu olduğunu savunmak oldukça zor. Seçimlerin etkisi Bu durumda para politikasındaki sıkılık sürecektir. Yani Merkez Bankası yüksek faiz politikasını sürdürecek, yatırımlarda da hızlı bir toparlanma yaşanmayacaktır. İç tüketimde son aylarda bir toparlanma görünse de bunun 2008'e sarkacağına emin olamayız. Hatta, aksine, kur değişikliği olasılığı ve mali piyasalardaki çalkantının servetler üzerinde vereceği hasar nedeniyle dayanıklı tüketim malları talebi düşebilir. 2008 yılında ihracat konusunda da çok umutlu olmak kolay değil. Euro'daki değerlenmeye bağlı olarak ihracatta bir yükseliş yaşanabilir. Ancak küresel iklim değişikliği ve petrol fiyatlarındaki inanılmaz yükseliş elbette dünyada da bir talep daralmasına neden olabilir. Dış talep düşünce de ihracatın olağandışı bir performans göstermesi ve büyümeyi sürüklemesi de beklenemez.Özetle, 2008 yılına girerken büyüme konusunda öngörülen yüzde 5'in gerçekleşmesinin kolay olmadığı kanısını taşıyoruz. Ancak bu kanılar ya da kaygılar son 5 yıldır haksız çıktı. Bakalım gelişmeler bizi doğrulayacak mı? hgunes@milliyet.com.tr MB yalnız başına