BİZLER neden her şeyin tadını kaçırıyor ve tam kararını bilemiyoruz ?
Buyurun; şimdi de bir elektrikli motosiklet modası başladı.
Çoluk, çocuk, genç, yaşlı, zengin, fakir demeden bir anda herkesin ulaşım aracı oldu.
Hem de çarşı-pazar, kaldırım, cadde, bulvar demeden her yerde vızır -vızır işliyor bu bu tehlike böcekleri...
Park sorunları yok...
Yakıt masrafı yok, yani masraf sıfır...
Üstelik kullanmak için; ehliyet yok, kask yok, vergi ve denetim için ruhsat yok, en önemlisi de ceza yok.
Bir zamanlar bir başkaydı bu şehir... Öncelikle Akdeniz insanının sıcaklığı, iklimi ve nice doğal güzellikleri... “Ege’nin incisi İzmir” unvanını da böyle aldı. Alsancak Kordonboyu’nu, lüks Amerikan arabaları ve İzmir’in ünlü faytonları süslerdi.
Üstü deri kaplı, açılabilir tavanları sarı renkli ve parlak aksesuvarlarla donatılmış faytonlar gözalıcıydı. Bu bakımlı sefahat araçlarını, yine bakımlı ve uygun adımla yürüyen atlar çekerdi. Öyle ki bu atların bir kısmının, geçmişte yarış atı oldukları da bilinirdi. Ya Kordonboyu’nda kamçı şaklatan havalı yağız faytonculara ne demeli? İşte böyleydi bir zamanlar güzel İzmirimiz.
Oysa bu günlerde sadece bu tatlı anılar kaldı. Ortalık yine faytonlarla dolu, fakat hepsi içler acısı halde. Yürümekte zorlanan cılız atların çektiği faytonlar, bakımsızlıktan neredeyse çürümüş durumda. Yiğit görünümlü faytoncuların yerini de 15-16 yaşlarındaki çocuklar almış. En üzücüsü ise özellikle Karşıyaka yolları, at dışkılarıyla bezeli!
Eskiden faytoncu, örnek davranışlarıyla taktir toplardı. Şimdi onlar gibi faytoncu göremezsiniz. Kırmızı ışıkta duranı, daha görmedim. ‘Girilmez’ levhası bulunan yollara girerler, ‘Park Yapılmaz’ levhasının altında yolcu
İzmir Körfezi’ni saran inci kolyenin uzunca bitiş bölümü Bostanlı sahil yolu, yıllardır trafik kazalarına davetiye çıkarıyor. Burada yıllardır pek çok tedbir alındı, hız sınırı düşürüldü, gece-gündüz radar denetimleri yapıldı, ne yazık ki fayda etmedi. En önemlisi de köprü kavşağındaki trafik sinyalizasyon sisteminde süreyle ilgili hata bir türlü düzeltilemedi. Belki de yeterince tespit yapılmadı.
Bu kavşak çok ilginç... Üç şeritli ve ortadan bölünmüş yola, aradan bir sokak bağlanıyor. Burada gidiş ve dönüş yolları da çok uzun. Bu nedenle her iki yönden gelen araçlar, ilk ışıkta sınırda geçerlerse ikinci mesafedeki ışıkta mutlaka kırmızı onları yakalıyor. Anlayacağınız bu uzun kavşakta ikinci ışık, yani kırmızı ışık, yol mesafesi kadar sürüyor. Biraz daha geç yanmalı, böyle programlanmalı.
Bunun en güzel örneği, Girne Bulvarı girişindeki Yunuslar Kavşağı’nda... Bu nedenle bu kavşakta radarla kırmızı ışık denetiminin sağlıklı olmadığı hususundaki düşüncemi bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Köprü kavşağındaki ikinci ışıklarda bu tolerans olmayınca, kavşağa yandan giriş yapan tek yol olan Tansaş sokağından, kendilerine yeşil ışık yanınca fırlayan araçlarla ikinci ışığı
Gişeleri geçince otoyolda park etmiş araç sürücüleri... Ölüm yolculuğuna bilet alıyorlar. Gidecekleri yön cennet mi, cehennem mi, bilemem. Ancak ölüme koştukları bir gerçek.
Temmuz ayında iki vatandaşımız, otoyol gişelerinde bilet almaya çalışırken hayatlarını kaybetti. Önce İzmir-Aydın Otoyolu çıkışında gişelerden süratle geçen araç, bir yayaya çarparak feci şekilde ölümüne sebep oldu. Geçtiğimiz hafta ise İzmir-Çeşme Otoyolu Narlıdere gişelerinde Sedat Teger isimli bir genç de yine aynı dikkatsizliğin kurbanı oldu.
Ne yazık ki senaryolar hep aynı... Otoyol gişelerinde bilet almaya çalışan yayalar... En üzücüsü de denetim yapmayan, bu ölümleri hiçe sayıp, tedbir almayan iki kurum... Neden bu araçların otoyol üzerinde durmalarına izin veriliyor? Oysa TCK’nin ikaz levhasında ‘Durulmaz’ yazıyor. OGS giriş- çıkışlarında araçların hızlarının düşürülmesi neden sağlanamıyor? Oysa yollarımız yasak olan hız kesici engel elemanlarıyla doluyken, burada neden kullanılmıyor? Bu noktalarda hız kontrolleri ve denetimleri neden yapılmıyor?
Değerli dostlarım, çok acıdır ki otoyol gişelerinde yaşanan ölümlü trafik kazalarını defalarca yazdım. Bu konuda Karayolları ve Bölge Trafik
Geçtiğimiz günlerde eşimle Bodrum’da tatil için yola çıktık. Otoyollar ve bizi ona taşıyan çevre yolları, İzmirli için son yıllarda trafikte bir kurtuluştur. Çünkü bakımlı ve Avrupa standartlarında düzenlenmiş otoyol, trafik kurallarına uymanızı hatırlatıyor size. Standartlara uygun bu rahat ve güvenli yolculuk, Milas çıkışına kadar devam etti.
Ancak öğle sıcağında çok uzun ve ilerlemeyen konvoya takılınca şaşırdık. Yetkililere sorarsanız cevap hazır; “Efendim, radyo ve televizyon uyarıyor ve yolda levhamız da var...” Arkadaş, 40 yılda bir gideceğim Bodrum için yol haberleri mi izleyeceğim? Öğrendik ki Bafa gölü kıyısında dinamit patlatarak yol açıyorlarmış. En üzücüsü, biz ve bizim gibiler Bafa Gölü civarında sıcaklarda saatlerce konvoyda beklerken, bazı uyanıklar, sollayıp geçiyordu. İyi de canım ülkemde trafiği denetleyenler neredeydi?
Neyse, iyot kokusu ve denizin serinliği eşliğinde Bodrum göründü. Çam ağacının altında bekleyen Bölge Trafik yazılı resmi radar aracını geçtik. Biraz ileride bekleyen trafik polisi bizi selamlayıp “Geçiniz” dedi. Balıkesir yolundaki gibi, sivil araçlarla, üstelik ağaç arkasına saklanıp pusu nitelikli denetim yapmadıkları için biz de onlara
Altın kumuyla, deniziyle, güneşiyle, rüzgarıyla Çeşme’nin yıldızı, turizmde her geçen yıl biraz daha parlıyor... Ancak ‘sabıkalı’ Çeşme trafiği için böylesine olumlu düşünemiyoruz ne yazık ki... Hatalar, alınmayan önlemler, beraberinde can yakan kazaları getiriyor, bu cennet belde, bir anda cehenneme dönüşüyor.
Neden mi? Çünkü, kural tanımazlık, daha İzmir-Çeşme Otoyolu’nun girişinde başlıyor. Narlıdere gişelerinden girildiğinde, sağda büyükçe bir trafik levhası var Üzerinde “Otoyolda durmak ve yayaların dolaşması yasaktır” yazıyor. Sanki inadına, tam da levhanın altında park etmiş bir sürü araç, etrafta sigara tüttüre tüttüre dolaşan insanlar, hatta başıboş oyun oynayan çocuklar görüyorsunuz!
Geçen yıl aracından inen bir gencimiz, bu gişelerde hayatını kaybetti. Daha birkaç hafta önce yine aynı sebeple Aydın yolu girişi gişelerinde yine bir sürücü, araç altında kalarak can verdi. Suçlu aramak niyetinde değilim. Ancak gişelerden otoyola girdiğinizde trafikten kim sorumlu bilmek istiyorum. Çünkü, gişeler mevkiinde araçların giriş ve çıkıştaki hızları düşürülüp, burada yayaların dolaşmaları da önlendiğinde, böylesine pisi pisine ölümler son bulacaktır. Araştırdım, İzmir’de bu
Değerli dostum, gazetemizin köşe yazarı Kemal Önderoğlu, İzmirlinin yardım meleğidir. ‘Hoca’lığı, uzun yıllar Kemalpaşa Lisesi’nde yaptığı yöneticilik ve beden eğitimi öğretmenliği görevlerinden gelir.
Geçtiğimiz yıllarda, Kemalpaşa’da sabah yürüyüşü sırasında iki köpek, kendisine saldırmış, ilçe halkı gibi bizler de çok üzülmüştük. Kemal Hoca’m, ne yazık ki yine saldırıya uğradı. Ancak bu kez ‘iki ayaklı’ olanlar saldırdı. ‘Trafik magandası’ da denilen bu kendini bilmezler, kendilerini uyaran Kemal Hoca’yı taciz etti, aracına zarar verdi.
Ne yazık ki bunlara ‘insan’ diyemiyorum. Daha da vahimi, onca aracın, dolayısıyla insanın bulunduğu yerde, bir kişinin bile Kemal Hoca’nın yardımına koşmaması... Geçtiğimiz günlerde gazetemizin Yayın Danışmanı Hamdi Türkmen de yine trafikte, aracında böyle bir saldırıya uğramış, üstelik kaba kuvvete maruz kalmıştı. Ve yine bir tek Allah’ın kulu, gelip müdahale etmemişti.
“İnsanlık ölmüş” demek istemiyorum ama toplumun genelinin, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”cı olduğu, ne yazık ki gerçek...
* * *
Trafikte yaşanan bu çağdışı görüntülerin önlenmesinde, sadece polise değil, hepimize görev düşüyor. İnanın zor değil... Biraz sağduyu,
Yıllardır bunaldığımız trafikte, artık korkmaya da başladık. Kaldırımlar, yayaların ‘emniyet şeridi’ bilinirdi. Şimdi tehlike oralara da sıçradı. Kaldırımlar artık yayaların değil, park eden araçlarla tehlike saçan motosikletlilerin oldu.
Şehrimizin fiziki ve iklimsel şartları, bisiklet/motosiklet kullanımına son derece uygun. Ancak tabii ki trafik kurallarına uyulması şartıyla... Son yıllarda trafikte nereye baksanız kural tanımaz sürücülerin kullandığı motosikletleri görüyorsunuz. Bunlara, ‘felaket böcekleri’ diyorum ben. Kask takmazlar, uygun sürücü belgeleri yoktur, korsandır bunlar, çoğu plakasızdır. Kurallara uyan saygılı sürücüleri tenzih ettiğimi belirtmek istiyorum.
Teknik donanımı yetersiz bu araçlar, kaldırımlarda, trafiğe kapalı alanlarda, çarşıda, pazarda tehlike saçıyor, cana kast ediyor. Üstelik her geçen gün daha da zorbalaşıyorlar. Özellikle hazır yemek, tüp ve su işletmelerinin motosikletli servis elemanları, trafikte öylesine özensiz ki... Ne ‘girilmez’ işaretine aldırıyorlar, ne ‘tek yön’ biliyorlar, ne de kırmızıda duruyorlar. Çiğnedikleri kuralın haddi-hesabı yok. Neticede bunların karıştığı ya da neden olduğu kazaların pek çoğu, ne yazık ki ölümlerle,