Arada sırada bazı insanlardan örnekler veririz, onların değer yargılarını belirterek...
Mesela İsmet Paşa, Lozan’da kendisine değişik bir sandalye verilince konferansa katılmamış, yerine oturmamış, Turgut Özal’ın “Çökün vali bey!” demesine rağmen vali çökmeyince kızmış, “Öyle ya, devlet çökmez değil mi vali bey!” diyerek iğnelemiş, en son CHP Genel Başkanı Baykal ve MHP Genel Başkanı Bahçeli Türkiye’ye gelen Alman Başbakanı Merkel’in bir davette ayaküstü buluşmak önerisini reddetmişlerdir.
Bu davranışların adı “itibar”dır, insanlar hem kendilerinin, hem temsil ettikleri kurumların “itibarını korumaya” mecburdurlar.
* * *
Bir örnek daha...
1930’lu yıllar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yılları... Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan da İnönü’dür.
Dış gezilere İnönü gitmektedir; Sovyet Rusya gezisinden sonra, sırada İtalya gezisi vardır. İtalya’da faşist yönetim işbaşındadır, Mussolini baştadır.
İtalya gezisine çıkmadan önce, Atatürk, İnönü’ye şöyle der:
“Sen Türkiye’nin Başvekili’sin. Mussolini de resmen İtalya’nın Başvekili’dir, arada hiçbir fark tanımayacaksınız.”
Gezi programı yolda verilir, Mussolini Roma’da, tren istasyonuna gelmeyecek, İnönü otele yerleşince karşılıklı ziyaretler yapılacaktır.
Türk heyeti programda değişiklik yapılmazsa, yarı yoldan dönüleceğini İtalyanlara bildirir.
Tren de bir telaş başlar, tren gara girince Mussolini’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nı beklediği görülür.
Olayı anlatan Falih Rıfkı Atay’ın tarifiyle, sırtında jaketatay ve silindir şapkasıyla...
Türkiye’ye “döneriz” şartı bunun içindir.
* * *
Lozan Konferansı sırasında İnönü ve Türk heyetine suikast yapılacağı ihbar edilmiştir, İsviçre polisi tedbir olarak, İnönü’nün otomobilindeki Türk bayrağının indirilmesini ister, İsmet Paşa reddeder:
“O bayrak inmez, güvenlikten siz sorumlusunuz.”
* * *
Şimdi bunları niye yazıyoruz?
O insanların ya da benzerlerinin geri döneceklerini umut ederek değil, o güzel insanlar beyaz atlara binerek uçup gittiler.
Onları niye yazıyoruz o halde?
Bu memlekette böyle insanlar da yaşadı demek için.
Onların yaşadığı ülkede, “Antalya’yı isteriz, Akdeniz’i isteriz!” diye Roma’daki Türk elçiliğinin önünde gösteri yapan kara gömlekli faşistlere Türk Elçisi Hüseyin Ragıp Baydur balkona çıkarak, cevap verir, eliyle Antalya yönünü göstererek, “Antalya orada, gidin alın!” der.
Evet, bu insanlar da Türkiye’de yaşamışlardır, İsrail’in sıradan bir diplomatının önünde, neredeyse diz çökecek elçiler de bu memlekette yaşıyorlar.
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025