Meğer Tevfik Fikret’i anan, hatırlayan varmış.
Bize lisede okutmuşlardı diyen meğer ne kadar insan varmış.
Hele “Han-ı Yağma” (Yağma Sofrası) şiiri:
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
***
Şiir 1912 yılında yazılmış, bu günün diline A. Kadir çevirmiş.
Tevfik Fikret düşünce ve ideallerinden dolayı hep hayal kırıklığına uğramıştır:
“Bir devr-i şeamet, yine çiğnendi yeminler;
Çiğnendi, yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye topraklara sürtündü cebinler;
Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi..”
***
Tevfik Fikret ne umutlarla bugünleri beklemiştir:
“Ey halkıma bir şamar gibi inen paslı yasak!
Ey kanuna saygıyı tepen kara zulüm!
Halkı ve kanunu kutsal tanıyan her yürek
Yarın seni yerin dibine soka soka anacak.
Düşsün, zorbalık için, sana eğilen başlar birer birer!
Kopsun, seni bir hak diye alkışlayan eller!”
Acaba öyle mi oldu?
Toplumda adı “huysuz” diye anılır.
Acaba haklı olan onlar mıdır?