Bir gün gecikiyorum.Başbakan Erdoğan, yakın çevresi ve bazı bakanlarla AKP'li milletvekillerinin buraya gelmesiyle birlikte konu ister istemez Türkiye'ye, o iğrenç cinayete, Danıştay saldırısına kaydı.Dinlediklerimden bir an aklıma takıldı, acaba Ankara'da yaşananlara Sarıkız operasyonu diye bir isim takılabilir mi diye...Veyahut:Derin komplo! Bilemiyorum.Ama Ankara'da, daha şimdiden bir yıl sonraki Cumhurbaşkanı seçimi konusunda bazı odakların psikolojik savaş düğmesine bastıkları söylenebilir. Anlatılanlarda, yaşananlarda inandırıcılık payı var.Katilin kimliği...Bağlantıları...Yakalanan emekli yüzbaşının kimliği, ideolojik yapısı ve bağlantıları... Kalbine bıçak saplayarak intihar etmeye kalkıştığının açıklanması, yani hayli kuşkulu bir intihar yöntemi...Kulağıma eğilip şöyle diyor:"Oyun büyük! AKP'ye karşı kurulmak isteniyor. Kendi istediklerini Çankaya'ya göndermek istiyorlar."Çankaya konusunda AKP'nin yolu kesilmek isteniyorsa, bunun için psikolojik savaş düğmesine basılmışsa, diyelim Sarıkız operasyonları, derin komplolar gündemdeyse ne olacaktı?Türkiye 'darbe'ye mi götürülmek isteniyordu? Kriz ortamını derinleştirerek AKP'yi 'erken seçim'e zorlamak mı? Tayyip Erdoğan'ı Çankaya konusunda pek fazla istemediği bir 'uzlaşma'ya itmek mi?Darbeyse nasıl bir darbe?Açık darbe! Yoksa 28 Şubat gibi post modern mi? Sohbetlerden çıkardığım kadarıyla birincisinden çok, ikincisi daha akla yatkın, günümüze uygun geliyordu. Böyle bir psikolojik darbenin hedefi ise açıktı:AKP Grubunu çatlatmak!28 Şubat'ta DYP Meclis Grubu post modern darbeyle bölünüp Erbakan hükümeti düşürülmüştü. AKP Grubu için de benzer bir son mu arzulanıyordu? "Bugün 356 milletvekilinden oluşuyor AKP Grubu... Bunu nereye kadar çatlatabilirsin ki. Çok güç. Unutma, 270 yeterli güvenoyu için" diyor kulağıma eğilip.AKP Grubunu çatlatmak... Ya da bir erken seçimle Tayyip Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçiminde tek seçici olmaktan çıkarmak...Biri şöyle dedi:"Tayyip Erdoğan her seferinde 'Erken seçim yok!' dedikçe, galiba biraz daha çıldırıyorlar, biraz daha basıyorlar düğmeye..."Bu arada birinden ilginç, iddialı bir öneri geliyor. Bir yandan AKP Meclis Grubunu disiplin altına almak, öte yandan derin komplo peşinde olanları köşeye sıkıştırmak için düşünülmüş bir siyasal manevra olduğu anlaşılıyor. Ne kadar gerçekleşme şansı var, bilemem.Ama şöyle özetlenebilir:"Ak Parti olarak inisyatifi bizim kendi elimize almamız lazım. Bu nasıl olabilir? Anayasa değişikliğine giderek cumhurbaşkanını halka seçtirmek... Bu arada seçme ve seçilme yaşını düşürmek... Ve cumhurbaşkanı seçimi ile genel seçimleri gelecek yıl mayıs ayında aynı gün yapmak, bir sandıkta cumhurbaşkanı seçim, bir sandıkta milletvekili seçimi..."Soruyorum:"Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini de yeniden tarif edecek mi bu anayasa değişikliği?"Yanıt:"Olabilir de... Ama ille de gerekmiyor. Bu haliyle bile yetkileri çok geniş Çankaya'nın..."İlerideki masada Başbakan Erdoğan bir soruyu yanıtlarken şöyle diyor: "Biz İslamcı değiliz. Biz din eksenli bir parti değiliz. Bu ne mi demek? Biz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletini benimseyen bir partinin hükümetiyiz."Bir başka soruyu yanıtlarken, Büyük Atatürk ve laiklik sözlerini tekrarlıyor.Yinelemekte yarar var:'Türban cepheleşmesi'ni Türkiye'nin aşması lazım. Böyle bir kutuplaşma, Türkiye'yi rayından çıkarır.Bu konuda hükümete, en başta Başbakan Erdoğan'a büyük sorumluluk düşüyor, 'yumuşama'nın yolunu açmak için... Çünkü yakın geçmişte bazı söylemleriyle, bazı tutum ve davranışlarıyla bugüne gelinmesinde sadece başkalarının değil, kendisinin de katkısı oldu.Türkiye'yi germekten aklı başında herkesin kaçınması lazım.Başbakan Erdoğan, "Demokrasiyi daha güçlü hale getirmek"ten, "Laikliği ve hukuku daha güçlü hale getirmek"ten söz ediyor.İyi güzel.Ama bunun için öncelik, bu iğrenç cinayeti, Danıştay saldırısını tüm çıplaklığıyla aydınlatmaktır. Dileriz, Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi, sona yaklaşılmıştır bu konuda...Dünya Ekonomik Forumu'ndan Ortadoğu izlenimleri yarın... h.cemal@milliyet.com.tr Washington ve Brüksel'den sonra bu kez Dünya Ekonomik Forumu'nun toplandığı Şarm El Şeyh'ten Ortadoğu izlenimleri yazacağımı belirtmiştim pazar günkü yazımda.
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025