Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları

Faili meçhul cinayetler takipsiz ve failleri meçhul kaldığı sürece devlet hep töhmet altında kalacak. Bu cinayetler aydınlatılmadan ya da bu konuda yargının önündeki yasal engeller kaldırılmadan demokrasi mücadelesi havanda su dövmektir. Önce devlet hesap vermeli, toplum nezdinde temize çıkmalıdır.

Bugün köşemi sevgili Tarık Ziya Ekinci’nin mektubuna bırakıyorum, hukuk devleti konusunda duyarlı olanların okuması için...
* * *
Hasan Cemal,
Merhaba,
Ben Tarık Ziya Ekinci.
Kardeşim Yusuf Ekinci Ankara’nın en çok iş yapan tanınmış avukatlarındandı.
Salt varlıklı bir Kürt olduğu için, “ölüm listesi”ne alınıyor.
Ve tam 19 yıl önce, 24 Şubat 1994 günü, Emniyet İstihbarat Şefi İbrahim Şahin başkanlığındaki infaz timi tarafından kaçırılarak Gölbaşı ilçesinde katlediliyor.
O tarihte cinayetin aydınlatılması için yaptığımız bütün başvurulara hükümet ve devlet yetkilileri ilgisiz kaldı. Serdettiğimiz somut delillere dayanarak cinayetin siyasal amaçlı örgütlü bir suç olduğu yolundaki iddiamız kabul görmedi.
Ve cinayet dosyasının olay mahalli olan Gölbaşı ilçe savcılığından Ankara DGM savcılığına intikal ettirilmesi yolundaki talebimiz reddedildi. Olayın örtbas edilmek istendiği açıktı.
AİHM’den mahkumiyet!
Devlet adına işlenen bu menfur cinayetin karanlıkta kalmasını önlemek ve failinin devletle bağlantılı kişi ya da kişiler olduğunu kanıtlamak için davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdık.
Mahkeme, ortaya koyduğumuz somut verilere dayanarak cinayetin aydınlatılması için yetkililerin etkin bir soruşturma yapmadıklarına hükmederek TC Hükümeti’ni görevi ihmalden tazminat ödemeye mahkum etti.
Artık yapacak bir şey kalmamıştı. Acımızı içimize gömerek bekleyecektik.
AK Parti hükümetinin başlattığı vesayet rejiminin geriletilmesi sürecinde yeni kanıtların ortaya çıkması tek umudumuzdu.
Ayhan Çarkın’dan itiraf...
İki yıl önce Özel Harekâtçı polis memuru Ayhan Çarkın vicdanının sesini dinleyerek Avukat Yusuf Ekinci’nin, aralarında kendisinin de bulunduğu, İbrahim Şahin’e bağlı 5 kişilik bir infaz timi tarafından alınıp Gölbaşı ilçesine götürüldüğünü ve orada katledildiğini detaylı bir şekilde açıkladı.
Aynı günlerde itirafçı Ayhan Çarkın ve infaz timindeki arkadaşları Ankara Özel Yetkili Savcılığı’nın talebi üzerine tutuklandı. Ne var ki, dosyaya bakan savcı görevden alındı ve itirafçı dışındaki polisler tahliye edildi.
Ayhan Çarkın’ın yer göstererek, isim vererek yaptığı açıklamalar olayın oluş şekliyle bire bir örtüştüğü ve delillerin tümü toplandığı halde savcılık iki yıldır dosyayı bekletmekte ve dava açmamakta direniyor.
Hiçbir yasal neden olmadığı halde dosya hakkında gizlilik kararı alınmış ve soruşturmanın safahatı gizli tutulduğu için tahkikatın hangi aşamada olduğunu öğrenmemiz mümkün olmuyor.
Zaman aşımı işlerken...
1990’lardaki faili meçhul cinayetlerden Vedat Aydın, Musa Anter, Org. Eşref Bitlis, İHD yöneticileri Dr. Hasan Kaya, Av. Metin Can ve benzeri cinayetlerin dosyaları birbiri ardı sıra zaman aşımı gerekçesiyle ortadan kaldırıldı.
Kardeşim Yusuf Ekinci dosyasının da aynı gerekçeyle ortadan kaldırılmasına bir yıl gibi az bir zaman kaldı.
Anlaşılan, bu cinayetleri azmettiren karanlık güçlerin devlet içindeki etkinliği devam ediyor. Bunlarla işbirliği yapan bürokratlar da ‘kutsal devleti’ korumayı hukuk devletine tercih etmekteler.
Adalet Bakanı’na...
Milletvekili arkadaşım Sırrı Süreyya Önder’in, Yusuf Ekinci cinayeti için dava açılması ve faili meçhul cinayet davalarının zaman aşımı kapsamı dışında tutulması için yasal düzenleme yapılması amacıyla Adalet Bakanı’na yönelttiği soru önergesi, “görülmekte olan davalarda soru sorulamayacağı” gerekçesiyle geri çevrildi.
Bizim için bütün yollar kapanmıştı. Artık kadere boyun eğmek ve zaman aşımını beklemekten başka bir yol kalmıyordu.
Oysa deliller toplanmış, infazla görevli Ayhan Çarkın’ın samimi itirafı var, artık dava açılmasının önünde hiçbir engel kalmamış. Dava ile birlikte, daha uzun süreli bir zaman aşımı başlayacak ve tehlike ortadan kalkacaktı.
Ne var ki, yargı bürokrasisi ne yapıp edip davayı kapatmakta kararlı görülüyor.
Elimizde bir tek imkân kaldı:
Yapabilirsek, olayı basına yansıtmak ve kamuoyu baskısı ile faili meçhul cinayetler için zaman aşımının işlemeyeceğine dair bir kanun çıkarılmasını sağlamak.
Bir an önce dava...
Bu mümkün değilse, zaman aşımı sınırındaki dosyalar hakkında bir an evvel dava açılması için Adalet Bakanlığı’nı göreve çağırmaktır.
Sayın Cemal,
Binlerce vatandaşımızın ortadan kaldırıldığı ve faili meçhul diye gizlendiği bir ülkede demokrasiden ve hukuk devletinden söz edilebilir mi?
Bu cinayetler takipsiz ve failleri meçhul kaldığı sürece devlet hep töhmet altında kalacak. Unutmamak gerekir ki, demokrasi ancak devletin topluma hesap verebildiği bir ortamda neşvünema bulur.
Faili meçhul cinayetler aydınlatılmadan ya da önündeki yasal engeller kaldırılmadan demokrasi mücadelesi havanda su dövmektir.
Önce devlet hesap vermeli, toplum nezdinde temize çıkmalıdır. Demokrasi ondan sonra gelecek adımdır.
Sizden faili meçhul cinayetler konusunda yetkili şahsiyetleri göreve çağırmanızı diliyor ve bekliyoruz.
Bu yoldaki çabalarınız hem devletin temize çıkmasını, hem de ülkemizde demokratik hukuk devletine giden yolun açılmasını sağlar.
En iyi dileklerimle,
Tarık Ziya Ekinci.