Dikkatler Kandil’e dönmüş durumda... Murat Karayılan Kandil görüşmelerimizden birinde bana, “30 yıl önce biz dağa piknik yapmak için çıkmadık” demişti. Piknik için değil de, ne için çıkıldığı, silahların sustuğu ‘barış süreci’nde konuşulacak, tartışılacak. Şimdi meselenin özü bu. Karayılan’la kurmaylarının yıllardır yaşadıkları o dağlarda, ‘ormanı görecek ve ağaçların arasında kaybolmayacak’ kadar deneyim sahibi olduklarını sanıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak’ın deyişiyle, inadına gazetecilik çizgisindeki yürüyüşünü sürdüren Milliyet’i ve değerli meslektaşım Namık Durukan’ı kutlayarak başlıyorum bugünkü yazıma.
Dün gazetemizin sürmanşetindeki İmralı Zabıtları başlığını taşıyan haber bir gazetecilik başarısıdır.
Ama aynı zamanda bu ülkenin en yakıcı, en büyük sorununun en nihayet barış yoluna girmekte olduğuna dair bir umut ışığıdır.
Bir kez daha not edin:
Barış olgunlaştı!
Silahlara veda zamanı geldi.
Bunun için Ankara ve İmralı’da irade ve kararlılık var. Erdoğan, barışın gerçekleşmesi için gerekirse zehir de içebileceğini söylerken, Öcalan tarihi bir süreç yaşandığını belirtiyor.
Gerçekten öyle.
Evet, tarihi bir süreçteyiz.
Böylesi süreçlerde, özellikle başlangıç aşamasında meselenin özüne odaklanmak gerekir. Detaylara takılırsak, büyük yanlış yapmış oluruz.
Resmin bütünü önemli!
‘Odak kayması’na fırsat vermeyelim.
Eğer ‘İmralı Zabıtları’nda Öcalan’ın bazı gereksiz ayrıntılarla yüklü uzun konuşmasının orasını burasını “Şeytan ayrıntıda gizlidir” diyerek didiklemeye başlarsanız odak kayar.
Bundan sakınmak lazım.
Bugün için resmin bütünü önemli.
Böylesine tarihi bir barış fırsatını rayından çıkarmak isteyenler elbette olacak. Onlar zaten sahneye çıkmış durumdalar.
Ama hiç unutmayın, onların sesi barıştan daha gür çıkamaz, çıkamayacak. Barışın sesi, göreceksiniz, çatlak seslerin hepsini bastıracak.
Şimdi bütün mesele, başta Erdoğan olmak üzere lider konumunda olanların ayaklarını yere sağlam basmalarıdır, yeni bir ‘Habur fiyaskosu’na yol açmamalarıdır.
Yoksa olmadık hesaplarla, siyasal oportünizmle, devrini çoktan tamamlamış milliyetçilikle, pusulasını şaşırmış köhne muhalefet anlayışıyla barışa karşı çıkanlar, hiç kuşkunuz olmasın, tarih dersinden sınıfta kalacaklar.
Tarih onları sollayıp geçecektir. Seçim sandığına gömecektir.
Şimdi nedir önemli olan?
Önce silahların susmasıdır. Sonra silahların gömülmesidir.
Barış süreci ise bu iki nokta arasındaki yolculuktur.
Kolay mı?
Elbette değil.
Ama silahın devrini tamamlamış olması, kullanım süresinin bitmiş olması gerçeği, yani barışın olgunlaşması bu sürecin işleyişini kolaylaştırıyor.
Daha fazla kan ve gözyaşına hayır diyenler ve bu bakımdan resmin bütününü görebilenler, Türkiye’yi kaç yıldır maddi ve manevi açıdan kanatmış olan, demokrasi ve hukuk devletini ikinci sınıflığa, üçüncü sınıflığa mahkum etmiş olan bir sorunu artık tarihin arşivine kaldırmak için kararlı gözüküyorlar.
Ankara öyle.
İmralı da öyle.
Erdoğan da, Öcalan da kararlı. Barış için açık bir irade var orta yerde...
Kandil’e gelince...
Kandil’de iki kez Murat Karayılan’la görüşmüştüm. İlki 2009 yılı Mayıs ayında, ikincisi 2011 yılı Haziran ayında, genel seçimlerden hemen sonra.
2009’da Karayılan bana şöyle demişti:
“İlk adımda silahlar susacak... Sonra diyalog başlayacak... Diyalog yeri İmralı’dır. Kabul edilmiyorsa, diyalog yeri biziz... Bizi de kabul etmiyorsa, siyasal olarak seçilmiş iradedir... (Burada DTP’nin adını zikretmiyor ama belirtince onaylıyor) Bu da olmazsa, bir yerde ortak bir komisyon kurulur, akil adamlar bir araya gelir. Böyle bir mekanizma harekete geçer, çalışmaya başlar ve diyalog için devlet tarafından muhatap alınır.”(*)
Bugün gelinen noktada Öcalan devlet tarafından muhatap alınmış durumda. Anlaşılan o ki, ilk adımda ateşkes ya da bir başka deyişle çatışmasızlık, yani parmakların tetikten çekilmesi devreye girecek.
Sonrası diyalog...
Kolayından zoruna, çetrefil olana doğru uzanan ve ucunda silahlara veda istasyonu olan zahmetli ama zahmetli olduğu kadar da tarihi bir barış yolculuğu yani...
Murat Karayılan 2009’daki Kandil görüşmemizde bir de şunu söylemişti:
“30 yıl önce biz dağa piknik yapmak için çıkmadık.”
Piknik için değil de, ne için dağa çıkıldığı, silahların sustuğu ‘barış süreci’nde konuşulacak, tartışılacak.
Kandil’de Murat Karayılan’la kurmaylarının, yıllardır yaşadıkları o dağlarda ormanı görecek ve ağaçların arasında kaybolmayacak kadar deneyim sahibi olduklarını sanıyorum.
Son söz:
Barış olgunlaşmıştır!
***
* Hasan Cemal; Barışa Emanet Olun, Kürt Sorununa Yeni Bakış; Everest Yayınları, sayfa 52-53.