Türkiye’nin gıdadaki şansı

1 Ağustos 2012

Bugün dünyada nüfusun yüzde 15’i, yani yaklaşık 1 milyar kişi yataklarına aç olarak girerken, her 5 kişiden biri de günde 1.25 doların altında gelirle yetinmek zorunda kalıyor. Kısaca 2.5 milyar insan gereksinimi olan gıdaya ulaşamıyor. Buna rağmen ülkeler keskin bir gıda kriziyle karşı karşıya kalıyor.

Gerçi gıda krizinin asıl nedeni paylaşımda adaletsizlik olmakla birlikte...

Önemli oranda tarım ürününün biyoyakıt üretiminde kullanılması, küresel iklim değişiklikleri nedeniyle oluşan seller ve ısı değişiklikleri, dünyaya her yıl bir Türkiye kadar nüfusun eklenmesi ve dünyadaki orta sınıfın giderek artması gibi faktörler de krizde rol oynuyor.

Özellikle Asya’da (Rusya, Hindistan, Çin, Güney Kore) bundan on yıl öncesine kadar 500 bin olan orta gelirli grup, son yıllarda yaklaşık 2 milyara yükseldi. Bu da söz konusu ülkelerin gıdaya olan taleplerini arttırdı. Ve bu ülkelerin hemen hepsi talepleri karşılayamadıkları için bugün ithalat yoluna gidiyorlar.

Yazının Devamı

Kuşadası’nın Elbirlik’i

25 Temmuz 2012

Bu haftaki yazımı yıllarca Kuşadalıların (tabii ki Kuşadası’nda doğmuş biri olarak benim) kahrını çekmiş, birkaç yıldır da Pamukkale logosuyla taşıma yapan bir ulu çınara; Elbirlik’e ayırdım.
Özellikle yaz aylarında her hafta sonu gittiğim kasabamda, biletimi gider Elbirlik’ten satın alırdım. Kuşadası’na yıllarca beni kavuşturan bu tarihi çınardan söz etmemek bana hep vefasızlık gelirdi. Milliyet Ege’nin Temmuz’dan itibaren Kuşadası’nda da dağıtılmaya başlanmasıyla birlikte ”işte o an geldi” diye düşünerek duygularımı yazıya döktüm ve şimdi de bunları siz değerli okuyucularla buluşturuyorum.
Elbirlik Taşımacılık ve Seyahat Limitet Şirketi 1938 yılında Çıplak İbrahim (o zamanlar insanlar daha çok lakaplarıyla tanınıyordu) diye bilinen İbrahim Özsürücü tarafından kuruluyor. Önce küçük arabalarla günde 2-3 kez İzmir seferlerine başlıyor.
O tarihlerde İzmir’e şose diye tabir edilen toprak karayolu ile gidiliyor ve Elbirlik müşterilerini ancak 4-5 saatte şehre ulaştırabiliyor.
Zamanla şirket genişliyor ve işletmeye İbrahim Özsürücü’nün kayınbiraderi olan Rauf Özsürücü iştirak ediyor. 1940’lı yıllarda araç filosu biraz daha artıyor.
Asıl gelişme 1950’li yıllarda

Yazının Devamı

Küre’sel’ felaketler hız kesmiyor

18 Temmuz 2012

Küresel ısınmanın neden olduğu seller ülkemizde ve dünyanın bir çok bölgesinde can almaya devam ediyor. Biliyorsunuz geçen hafta Samsun’da yaşanan sel felaketinde TOKİ’nin dere yatağına yakın yere konut yapması yüzünden 12 vatandaşımız yaşamını yitirmişti. Yer seçimi her ne kadar hatalı olsa da, selin bu derece şiddetli olmasında, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin etkisi olduğu hususunda uzmanlar anlaşıyorlar.

Türkiye’de doğa olayları nedeniyle bunca kaybın yaşanmasının en önemli nedeni ilgili meslek odalarının söylediklerine, raporlarına önem verilmemesi.

Çeşitli konularda zaman zaman ziraat, çevre, inşaat, harita ve kadastro ile jeoloji mühendisleri, mimarlar ve peyzaj mimarları gibi odaların uyarıları dikkate alınmıyor. Hatta bu odaların gelişmeye engel oldukları yazılıp, çiziliyor.

Küresel felaketlerin neden olduğu seller ile aşırı sıcaklar sadece ülkemizi etkisi altına almıyor tabii ki.

Yazının Devamı

Karşıyaka’da örnek çevreci uygulamalar

11 Temmuz 2012

Bir süredir Karşıyaka Belediyesinin billboardlarında bir slogan gözüme çarpıyordu. Hem bir Karşıyakalı hem de bir çevreci olarak hoşuma giden bu slogan ile ilgili bilgileri belediyeye bağlı olan “Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü”nden aldım.
Okuyunca hoşunuza gidecek olan bu sloganda “Karşıyaka Belediyesi 2020 yılına kadar karbon salınımını yüzde 35 azaltmayı hedeflemektedir” deniyor.
Sürdürülebilir kalkınmanın sosyal, çevresel ve ekonomik olarak üç temele dayandığını...
Bu temellerden en önemlisinin çevre olduğunu... Çevrede pozitif gidişat olmadıkça, ekonomide pozitif eğilim yakalanamayacağını...
Bu nedenden dolayı çevre korunmasının önemli olduğunu...
Bilen Karşıyaka belediyesi ilçe sınırları içerisinde sürdürebilir kalkınmayla birlikte yüksek yaşam kalitesi ve düşük karbon yoğunluğu sunmayı hedefliyor.
Bunu yaparken enerji tüketimi ve karbondioksit salınımlarının yüzde 80’inin kentsel faaliyetler ile ilişkili olduğunu, iklim değişikliği etkilerini azaltmakta yerel yönetimlere önemli bir rol düştüğünü de biliyor.

Yazının Devamı

Zirai ilaç bayileri toplum için önemli

5 Temmuz 2012

Tarım teşkilatlarındaki ve zirai ilaç bayilerindeki ziraat mühendislerinin, tarım ilaçlarının doğru kullanımı konusunda yıllardır köylüyü bilinçlendirme çabaları bilinirken...
Bir sabah bir de baktık ki...
“Bitki koruma ürünlerinin toptan ve perakende satılması hakkında yönetmelik”te yapılan değişiklikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, eczacılara bitki koruma bayiliği yani zirai ilaç satma yetkisi verivermiş.
İş sadece bununla da kalsa iyi. Yürümeyen barkod ve reçete uygulamaları ile ilgili olarak bayiler üzerindeki denetimlerini özellikle İzmir’de artırmış ve onlara bir güzel para cezaları kesivermiş.
Bunu yaparken de...
Bayilerin yıllardır köylüye zirai ilaç, tohum, gübre girdisi sağladığını, onların her zaman yanında olduklarını, finans sıkıntılarını çözdüklerini ve cefakarca tarım sektörüne hizmet verdiklerini unutuvermiş.
“Zirai ilaç bayilerinin ve ziraat mühendislerinin uğraş alanı tarım olmayacak da, eczacılık mı olacak?” diye sorası geliyor insanın. Kaldı ki ziraat mühendisleri kimsenin uzmanlık alanına da girmemişler, girmeyi de düşünmemişler. Ancak tarım alanında maşallah herkes uzman kesilivermiş.

Yazının Devamı

Ayran yalnızca bir içecek değil

27 Haziran 2012

Evet, ayran, yalnızca bir içecek değil. Aynı zamanda besleyici bir süt ürünü... Sevgili okurlar, bu yıl geç gelse de artık yazın kavurucu sıcağını iyiden iyiye hissetmeye başladık.
Otuz beş, kırk derecede içecek olarak herhalde tuzlu ayranın yerini bir başkası tutamaz (tansiyonu yüksek olanlar dikkat ! Size tuzsuzu öneriliyor.)
Ayrana alternatif olarak da kefir düşünülebilir.
Geçen yaz bu köşede “ayran içelim ayrı düşmeyelim” başlıklı ayranı anlatan bir yazı yazmıştım. Sağlığım elverdiği ve yazabildiğim ölçüde her yaz ayranla ilgili bir yazı yazmaya ve bu konuda tüketiciyi bilinçlendirme kararı aldım.
Çünkü...
Sıcak günlerde vücudun ter yoluyla kaybettiği su ve mineral maddelerin yerine konması büyük önem taşıyor.
Yazın aşırı sıcaklar nedeniyle kaybedilen sıvının, yine mutlaka sıvı tüketimiyle geri kazanılması gerekiyor.

Yazının Devamı

Dondurma ye, hem beslen hem eğlen

20 Haziran 2012

Yaz artık iyice kendini hissettirmeye başladı. Hele İzmir gibi bir kentte yaşıyorsanız sıcakla başınız dertte demektir.


İzmir sıcağında ya da yaz sıcağında içinizi ferahlatacak en iyi içecek ayran ya da kefir, en iyi tatlı da dondurma olabilir ancak. Bu nedenle bu haftaki yazımı dondurmaya ayırdım.


Dondurma; içine şeker katılmış çeşitli meyve suları ve sütten dondurulmak suretiyle elde edilen ve özellikle sıcak yaz günlerinde çok aranan eğlenceli bir gıda.


Anadolu’da soğuk tatlı yeme geleneği eskiden beri var olmasına karşın, günümüzdeki gibi dondurma yapma alışkanlığının geçmişi 17. yüzyıla dayanıyor. Dondurma ilk olarak belirli lokanta ve otellerde imal edilirken, daha sonra ev, sokak ve dükkan dondurmacılığı olarak gelişme gösteriyor ve 1970’lere kadar teknik kapasitesi küçük olan işletmelerden halka sunuluyor.

Yazının Devamı

Gıdada hileye de teşhire de devam

13 Haziran 2012

18 Nisan tarihli Milliyet Ege gazetesinde “Hilebazın hiç mi suçu yok?” başlıklı yazımı yazalı beri yaklaşık iki ay geçti ve maalesef haklı çıktım.

O yazımda “ülkemizde dürüst çalışanları tenzih ederek, arılara çiçekle değil şekerle ürettirdiği balı Marmaris, Kars, Siirt, Anzer diye satanların, yurt dışından getirttiği ya da yurt içinden temin ettiği üstelik de en sağlıksızından margarini karıştırarak ucube yağ elde eden ve bunu tereyağı diye satan dilim varmıyor ama sanayicilerin, sütün kaymağını alıp onun yerine margarin katarak, bunu kaymaklı yoğurt diye tüketiciye satan süt ürünleri üreticilerinin, piyasadan topladığı palet altı tavuk parçalarını (ayak, kursak gibi) ve sakatatları sucuk, sosis, salama işleyip, sonra yüzde 100 dana diye etiketine yazan ve bunları afiyetle yediren et üreticilerinin bulunduğunu” yazmıştım...

Bunları yazarken de gıdalara taklit ve tağşiş yapan ve deşifre olmayan firmaların bundan ders çıkararak, düzgün çalışacaklarını ummuştum. Ancak vazgeçmek bir yana tam gaz devam ettiklerini görmek, gerçekten bende hayal kırıklığı yarattı Yeni listede yine tereyağına, yoğurda, eritme peynirine, tulum peynirine margarin ve nişasta, yüzde yüz dana

Yazının Devamı