Kendisi batacak ama daha kötüsü, savaş sona erse bile ABD’nin bataklığa çevirdiği Suriye uzun yıllar huzur ve sükûn bulamayacak. Derin ABD devleti ile, popülist siyasetin uzlaştığı nadir alanlardan birisi olarak Suriye, Trump’ın değil, NeoCon’ların çizdiği yoldan felakete doğru gidiyor.
Örneğin Münbiç: Trump’ın iki ayrı dışişleri bakanı ile yapılmış, üzerinde Dışişleri ve istihbarat komisyonlarının aylarca çalıştığı Münbiç yol haritası konusunda durum karışık. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, NATO toplantısında “İstediğimiz yolu alamadık” derken ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel, “Olmamız gereken noktadayız” karşılığını veriyor.
ABD ile sözde Münbiç mutabakatının ilk tarihi 4 Haziran. Bakanlar düzeyinde alınan karara göre kentteki PKK-PYD-YPG teröristleri 90 gün içinde ayrılacaklardı. Daha sonra, iki ülke güvenlik güçlerinin, YPG’den temizlenen bölgelere başka silahlı grupların sızmaması için ortak devriye faaliyetinde bulunması bu mutabakata eklendi. Devriye birliklerinden gelen raporlar merkezlerde ayrı ayrı değerlendirildi. ABD’nin “devriye oyalaması” YPG’li teröristlere yaradı ve bunlar 2015 Aralık ayında Türkiye’de PKK teröristlerinin yaptığını yaparak ABD’nin verdiği
Çin, şu anda dünyanın 1 numaralı ekonomisi. Ekonomik güç olarak, yatırım-kârlılık, cari harcamalar, ithalat-ihracat dengesi olarak ABD’yi, bir ekonomik blok olarak NAFTA ve AB ülkelerini çoktan geride bıraktı.
Fakat Çin’de hâlâ bu pastadan pay almak isteyen yabancı bankalara izin verilmiyor. Çin’de ekonomiyi idare eden, Batı yatırım bankacılığının dilini çok iyi konuşan bankacılar bulabilirsiniz, ama gidip kendi bankanızı kuramazsınız. Zaten Çin parasının değeri bir merkezden belirlendiği sürece, akla başında hiçbir kapitalist bankası, gidip de böyle bir kumar oynamaz. Yuanın değerinin serbest piyasada inip çıkması, bir siyasetçinin bunu belirlemesinden daha istikrarlıdır; çünkü siyasetçi, ülke parasının değerini belirlerken ne kadar serbest piyasaya göre realist kararlar da alsa, sonuçta siyasetçidir. Siyaset kararları ise serbest piyasaya göre daima daha az öngörülebilir niteliktedir.
Çin, parasının serbest piyasada değerini bulması sistemine geçtiği takdirde ki bunun adı ülkeyi finans-kapitale açmak olur, dünyanın en canlı finans sistemine de sahip olacaktır. Çin Komünist Partisi’nin Mao’dan sonra en uzun süreli lideri olan Deng Xiaoping, işbaşına geldikten sonra iki yıl içinde
Cumhurbaşkanının nasıl geçeceğine dair farklı beklentilerimiz olan BM programı ve Almanya’ya uzunca bir aradan sonra yapılan devlet ziyareti gibi önemli olaylara tanık olan geçen hafta dikkatlerden kaçan bir gelişme oldu. AB’nin üç büyük üyesi, Almanya, İngiltere ve Fransa, Çin ve Rusya ile, ABD ambargosunu dinlemeyerek İran’la yapacakları ticareti, ABD’den gizlemek için yeni bir para transfer sisteminde anlaştılar. Çin bu yeni yöntemi sadece İran ile değil Rusya ve Türkiye ile ticaretinde de kullanacağını açıkladı. Rusya, yeni sistemin ABD’yi dışarıdan bırakacak yeni bir ticaret ve ödeme ağı olacağını bildirdi.
Tarihi geri alalım: 1942 Kasım’ı. Hitler’in Manş Denizi’ni geçip İngiltere’ye atlaması an meselesi. Roma’nın, Napolyon’un, Babür’ün ve en son Osmanlı’nın yerini alan İngiliz Kolonyalizmi’nin beşiği elden gitmek üzere. Başbakan Churchill yine Washington’da birbirlerinden karşılıklı nefret ettikleri Başkan Roosevelt’ten bir kere daha asker, para ve teçhizat istiyor. İstemiyor, yalvarıyor. (Churchill o gece içinde bulunduğu durumu, “Sadece dizlerimin ve ellerimin üzerinde değildim,” diye tasvir edecekti.)
ABD başkanı Kongre’nin izolasyon yanlısı yasasını aşabilir; ama bunun
Bir ülke cumhurbaşkanının izlediği geçit töreninde, katılanların üzerine teröristler ateş açar ve 30’a yakın asker ve sivili öldürürse ve o cumhurbaşkanı bu terörün ABD’den kaynaklandığını biliyorsa, elbette İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yaptığı gibi, “ABD’yi pişman edeceğiz” türünden demeçler verebilir.
Verebilir de inandırıcılığı olmaz. 2005’ten, yani İran’ın eski cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın ‘İsrail’i haritadan silmek’ olarak sunulan sözleri söylediği iddia edildiğinden bu yana, NeoConların ve Musevi diasporası eliyle İsrailli aşırı dincilerin tahrik ettiği ABD derin devleti, İran’ı tahkim etmek için elinden geleni yapıyor. Bu sözlerin söylenmediği İranlı yetkililer tarafından defalarca açıklandığı halde... AB yetkili kurulları İran’ın böyle bir yeteneği ve hatta hazırlığı olmadığını açıkladıkları halde... Çünkü İran, diploması yoluyla elde edilebilecek şeyleri, her nedense, sadece şiddet yoluyla, kurduğu milis ve gerilla örgütlerini ihraç ederek elde etmeyi tercih etti. 1977’de, “2500 yıllık Pers monarşisine son veren İslam devrimi” adıyla iktidara el koyan mollalar ne monarşiyi silebildi ne de İslam’ın vaat ettiği şûrayı tesis etti. Dini hassasiyetini yaşamak isteyen,
Oslo Süreci ile başlayan İsrail-Filistin barış görüşmeleri rayından çıkartıldığına göre, bölgeye barış getirecek tek güç, Allah korusun Türkiye olabilir. Bunu sağlamış bir Türkiye, maazallah Filistinlilerden yana ağırlığını koyar ve ABD’nin elçiliğini Kudüs’e taşıma kararını protesto için İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul Zirvesi’ni toplamadaki başarısı gibi, uluslararası girişimlerle NeoConların planlarını da bozabilir.
Nedir bu plan? İran’ı İranlılara, Yemen’den Lübnan’a tüm bölgeyi Sünni Müslümanlara zindan eden molla rejiminin sebep olduğu hoşnutsuzluğu bahane ederek Suudi Arabistan’ı ve Körfez İşbirliği Teşkilatı üyelerini İsrail’i kayıtsız-şartsız tanımaya itmek... Bu ülkelerde, veliaht Muhammed bin Salman gibi hırslı-hevesli genç siyasetçileri destekleyerek, onları sadece ülkelerinin değil, fakat aynı zamanda tüm İslam aleminin reformcu geleceği gibi takdim eden medya yayınları ile parlatmak. Ve tabii bu arada Vahabi Selefizmi’ni, Şia ve Sünni “aşırılıklar” arasında ılımlı orta yol olarak sunmak.
Türkiye, yaşatabildiği Osmanlı ekolleriyle, fıkıhta,
kelamda, modern hukuk ve düşün alanlarında felsefesiyle, modern edebiyatıyla, Avrupa’da tanınmış sanatıyla, 17-25 Aralık ve
Trump’ın seçim kampanyasında 10 Ağustos 2016’da sarf ettiği bir söz vardı ki kendisini Ortadoğu halklarına sempatik gösteren tek sebep buydu diyebiliriz: “IŞİD’i (DAEŞ) Obama ile Hillary birlikte kurdular.”
Bu konuşmanın videoları hâlâ YouTube’da duruyor. Aradan iki yıl geçiyor, ancak Trump Obama’yı suçlu ilan ettiği Suriye politikasını aynen sürdürdüğü yetmiyormuş gibi, Türkiye ile Rusya arasındaki giderek düzelen ilişkileri baltalamak için DAEŞ dahil her türlü pisliği kullanıyor.
Son olay Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’i ikna ederek sağladığı ve dört bir yandan her türlü sabotaja açık İdlib mutabakatından 10 saat sonra, DAEŞ’in Suriye hükümet mevzilerine saldırmasıdır. Aylardır sesi çıkmayan, katil Beşar’ın kendilerine attığı birkaç kemik durumundaki petrol kuyularının gelirini PKK-PYD-YPG teröristleriyle paylaşan bu caniler sürüsü, birden hiçbir kazanç sağlamayacağı bir yerde saldırıya geçiyor. Gerçi bu saldırı haberi, ABD’de bulunan sözde Kürt kaynaklarından ve bir iki İsrail internet sitesinden geliyor ama televizyonlarda İdlib haberinin ya önünde ya ardında yayınlanıyor; sonuç, Türkiye ile Rusya’nın İdlib’de muhakkak bir insanlık faciasını önlediği algısı oluşmamış oluyor.
İsrai
ABD’de bir kadın, Yüksek Mahkeme’ye aday gösterilen temyiz mahkemesi üyesi Brett Michael Kavanaugh’un hukuk fakültesinde öğrenci iken kendisine tasallut ettiğini belirten mektubu, kendi eyaletinin iki siyasetçisine gönderdi. Her iki siyasetçinin de kadın olması dikkat çekici. Daha dikkat çekici olanı bu iki kadın siyasetçinin de şikayetçi kişinin kimliğini açıklamamaları.
Aslında ortada bir şikâyet bile yok. Çünkü dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ABD’de de bu tür suçlarda zaman aşımı var. Birçok eyalette söz gelimi vatana ihanetin, ekonomik casusluğun, bir firmanın sırlarını alıp başka bir firmaya vermenin zaman aşımı yok da bir tasallut, taciz ve ırza geçmenin sınırı var.
Basit bir Google araması, bunun diğer bazı ülkelerde de böyle olduğunu gösteriyor. Hukuk sistemi, bir tecavüzcüyü üç yılda, beş yılda unutmaya hazır, ama bir sanayi casusluğunu hiçbir zaman affetmiyor.
Kaliforniyalı bu iki siyasetçi kadın, Milletvekili Anna Eshoo ve Senatör Dianne Feinstein , Yüksek Mahkeme adayı yargıç Kavanaugh’un adaylığının onaylanıp onaylanmamasını görüşen Senato Adalet Komisyonu’na bu iddiayı getirdiler. Böyle bir iddianın, hukuk düzleminde geçerli olabilmesi için iddia sahibinin
Eğer Putin ve şürekâsı (Esad ve Tahran’daki mollalar), Cenevre’ye gidecek heyetler üzerinde anlaşmış olmayı masada çözüm sanıyor ve sahada da nihai çözümü sağlayabi- leceklerine inanıyorlarsa, bir kere daha yanılıyorlar. Nasıl ki 6 yıl önce o zamanki dışişleri bakanının 60 küsur kere ziyaret edip, bir gram aklıselim aşılamak için diller döktüğünde, Beşar denen katil Türkiye’yi dinlemek yerine mezhepçilik gayretiyle ve Rusya ile ittifakına güvenerek, kendi halkının tepesine yağmur gibi varil bombası yağdırarak, diktatörlüğünü sürdürebileceğini sandı. Yanıldı.
Dünyada hiçbir halk, kendisini bombalayan, üzerine ordu birliklerini sevk eden, kentleri, kasabaları harabeye çeviren bir hükümete sadık kalamaz. Nitekim Suriye halkı da çeşitli hiziplere ayrıldı; kimi terörizm yolunu tuttu, kimi kendi gayretiyle, kimi ABD ve müttefiklerinin ve bazı AB üyelerinin desteğiyle silahlandı. Bu ikinci gruba “ılımlı muhalefet” adı verildi ve bugün Özgür Suriye Ordusu adıyla bir askeri güce de sahip bulunuyor.
ÖSO, İdlib’e sıkışmış terör gruplarından biri değil, ama orada varlığı bulunanlardan biri. Eğer Türkiye’nin önerdiği türden bir ateşkes ve ardından silahtan arındırma başlayacak olursa, o