Baba Bush

3 Aralık 2018

George Bush için iyi bir şey söylemeye baskı ve cebir yoluyla zorlanırsa, insan, New Yorker dergisinin anma yazısındaki cümleyi tekrar edebilir:

George Bush, Amerikan halkının yarısı tarafından nefret edilmeyen ve aşağılanmayan son Cumhuriyetçi idi.

Lincoln ile başlayan büyük Cumhuriyetçi liderler zinciri, ine-ine Sarah Palin’e, oğul Bush’a ve Trump’a kadar indi. Evet belki--Çin büyükelçiliğinden BM daimî temsilciliğine, CIA başkanlığından 8 yıl başkan yardımcılığına kadar uzanan--her faniye nasip olmayacak uzun ve zengin meslek yaşamında herkesin tanık olduğu nezaketi ve kibarlığı ile aday olduğunda, tanınan en beyefendi siyasetçi idi. Ama Başkan Bush bütün bu özelliklerin tersi bir kimlik sergiledi.

İşe, sanki kendisini 8 yıl başkan yardımcısı
olarak taşımış olan Başkan Ronald Reagan dönemi bir şiddet dönemi imiş gibi, “Daha kibar, daha nazik bir Amerika” vaat ederek başladı. Reagan zamanında ite-kaka durgunluktan kurtarılan ekonominin yeni vergilerle ayakta durabileceğini bütün ABD bilirken o--üstelik seçimi kazanması için hiç de gerekli olmayan--yeni vergi getirmeyeceği sözünü, “Dudaklarımı okuyun: Yeni vergi yok!” diyerek,
kabalık ölçüsüne bir kesinlikle tekrar etti.

Ama ABD’ye

Yazının Devamı

Duygusallık ve dış politika

29 Kasım 2018

Batı gazetelerinde, El Cezire televizyonunun ekranında bir telaş, bir telaş. Erdoğan Suudi veliahdı Muhammed bin Salman’ın görüşme talebine, “Bakarız” demiş; vay efendim bir katille görüşülebilir miymiş? “Arap” dendiği zaman tüylerinin ürperdiğine şahit olduğumuz insanlar, makaleler döşeniyorlar: Arap gençlerin bile protesto ettiği prens ile görüşme olabilir miymiş?

Önce kimden söz ettiğimizi iyice belirleyelim: Gezi olaylarının dolaylı finansman kaynaklarından biri, Türkiye’deki son döviz operasyonunun tetikçilerinin baş finansörü, Yemen’de her 7 dakikada bir bebeğinin öldürülmesini sağlayan adam, ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararını protesto eden Hamas’a telefonla, “Gösterileri durdurun, yoksa beş kuruş alamazsınız” diyen zat, ABD Başkanı’nın damadıyla her hafta sonu gizli gizli bovling oynayan özentili kukla. Bu kişinin Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’yı sırf gazetecilik faaliyeti dolayısıyla, hedef seçmesi ve öldürülmesi emrinin bizzat kendisi tarafından verilmesi ne kadar önemli ise, Yemen’de yarattığı cehennem, Katar halkına ve yönetimine bir yıldır çektirdiği azap da bir o kadar önemli değil mi?

Stalin ile Yalta’da, ki bir konferansın yan tarafında

Yazının Devamı

Rusya’ya ne kadar güvenilir?

26 Kasım 2018

İsrail siteleri, ne kadar doğrudur bilinmez, Suriye üzerinde hava hakimiyetinin İsrail ve ABD’nin eline geçtiğini, bunun İran’ı öfkelendirdiğini bildiriyorlar. İran Devrim Muhafızları hava kuvvetleri komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, İsrail ve ABD’ye verip-veriştirip, karadan denize füzelerinin menzilinin 700 km olduğunu, bunlarla hem körfezdeki uçak gemisinde hem de Katar’daki ABD üslerinde bulunan hedefleri imha edebileceklerini söyledi. Belirli bir sebebi olmayan bu demecin verilmesindeki amaç, gerçekten Suriye hava sahasındaki üstünlüğün ABD’ye geçmesi olabilir.

Bugüne kadar daha önce Sovyetler Birliği’nin, şimdi de Rusya’nın müttefiki olan ve Rusya’ya biri Hmeymim ’de, diğeri Tartus ’da iki daimî üs ve son zamanlarda Masyaf’da bir füze üssü vermiş olan Suriye’de üs yarışını geçen ocak ayında ABD kazanmıştı. Ancak ABD üslerinin, Rus üsleriyle karşılaştırılmayacak kadar küçük, çoğunun PKK-PYD teröristlerinden ibaret “ortaklarını” eğitmek için kurdukları tesisler oldukları biliniyor. Ayrıca Rusya, İsrail’in bir manevrası sonucu bir nakliye uçağının Eylül sonunda Suriye tarafından vurulması üzerine, Bastion sahil savunma sistemi adı verilen S400 bataryalarının sayısını

Yazının Devamı

Satılık onur arıyorsanız

22 Kasım 2018

Bölgemizin selameti için ABD’nin iki şeye ikna edilmesi lazım:

1. Suriye’de bir PKK devleti kurulmadan da İsrail’in güvenliği sağlanır.

2. Suudi Arabistan’ın başına ihtirası becerisinden büyük bir cani geçirilmeden de İsrail’in güvenliği sağlanır.

Aslında bir şey daha var, ama bu sadece Trump açısından anlamlı:

3. Uluslararası ilişkilerde para her şey demek değildir.

ABD Ortadoğu petrollerinin düzenleyicisi rolünü İngiltere’den devralırken, İsrail’in bağımsızlığını sağlama ve güvenliğini koruma şartını da üstüne aldı. Daha doğru ifadesiyle, Başbakan Churchill, İngiltere’nin petrol üzerindeki haklarını bu iki maddeye ilişkin güvence karşılığında Roosevelt’e devretti.

Sovyetler Birliği, “Hür Batı” için (bir zamanlar, başına “hür” sıfatı getirilmeden “batı” kelimesi kullanılmazdı) bir numaralı tehdit olmaktan çıkınca, “askeri-sınai kompleks” denen yapı, silah satışlarını sürdürmek açısından yeni bir düşmana ihtiyaç duydu; o zaman işbaşında olan ABD yönetiminde köşe başlarını kapmış olan yeni-muhafazakârlar (ki ne yeni idiler, ne de muhafazakâr) aradıkları düşmanı İslam dünyasında, hem de kendi elleriyle örgütleyip işbaşına getirdikleri İran İslam Devrimi’nin şahsında buldular. Bu düşman,

Yazının Devamı

DAEŞ sonrası görev

19 Kasım 2018

"Amerikan kuvvetlerinin DAEŞ sonrası görevleri" kavramı, iki ay önce, Amerikan Kara Kuvvetleri Kurmay Okulu ile aynı kuruma bağlı Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nden Gregory Aftandilyan tarafından kaleme alınan bir raporun yayınlanması ile duyuldu. Yayında her ne kadar ileri sürülen görüşlerin Gregory Aftandilyan’a ait olduğu belirtiliyorsa da aynı kavram, Trump tarafından Suriye özel temsilcisi olarak atanan, Türkiye eski büyükelçisi James Jeffrey tarafından da son iki ay içinde birkaç kere tekrarlandığına göre, rapordaki diğer görüşlerin de sadece Aftandilyan’a ait olmadığı belli. Nitekim Aftandilyan, ABD hükumetinde, savunma ve dışişleri bakanlıkları ve Temsilciler Meclisi’nde milletvekili ve senatör danışmanı olarak 35 yıldır görev yapmakta olduğuna göre, bu görüşler zaten değersiz olamazdı.

Rapor, Trump’ın göreve geldiği sırada ettiği “Suriye’den süratle çıkacağız” sözlerini, Suriye’deki ABD askerlerinin ç ok amaçlı hizmetini anladıktan sonra geri aldığı hatırlatılıyor. Raporda bu çok amaçlar arasında İran’ı İsrail’den ve Suudi Arabistan’dan mümkün olduğu kadar uzakta tutmanın bulunduğu belirtiliyor. Raporun yazarı “ABD’li siyasetçiler için ne kadar iştah kaçırıcı olursa

Yazının Devamı

Prensi beraat ettirmek kimin görevi?

15 Kasım 2018

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, herkes alışmış olmalı ki, konuşmalarında ne aşırı duygusallık vardır ne de tabir caiz ise “sansasyon.” Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak Paris dönüşü yaptığı açıklama, içeride dışarıda hemen bütün gazeteler tarafından çarpıcı başlıklarla verildi. Kaydı dinleyen Suudi görevlilerin şaşkınlığından tutun, Türkiye’nin bu soruşturmadaki nihai hedefine kadar, hemen her cümlesi ayrı bir gazetenin manşeti oldu. Ortak nokta ise Türkiye’deki soruşturmanın “emri verenin ortaya çıkartılmasına yönelik olduğu” idi.

Açıklamada, ses kaydının ilgili taraflarla paylaşıldığı hususu da vardı. Bir ülkede yürütmenin başındaki kişi, bir kanıtın ilgili taraflara verildiğini söylüyorsa, verilmiştir. Hele böyle bütün dünyayı haftalardır sallayan soruşturmada, soruşturmayı yürüten ülkenin liderinin eksik veya hatalı açıklaması yapması mümkün müdür?

Peki, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın açıklaması ne anlama geliyordu? Koca bakan (“Koca” oluşu makamından dolayı elbette!) “varlığı iddia edilen” kayıtları” almadıklarını söylüyor, “Erdoğan yalan mı söylüyor?” diye soran gazeteciye de cevap yetiştiriyordu: “Onun bu durumda oynadığı bir siyasal oyun var.”

Bu sözler, zamanı

Yazının Devamı

İran korkulanı yapacak mı?

12 Kasım 2018

Tehdide uğrayan bir tarafın ister ülke ister kişi olsun, sert karşılık vermesi normaldir. Ülkeleri temsil edenler de insan olduklarına göre arada ateşli söylevlerin, hatta hakaretlerin uçuşmasından fazla bir anlam çıkartmamak gerekir.

Nitekim yaptırımların yeniden konulması üzerine, İran yetkililerinin ABD’ye, Trump’a ve onları bu yola sevk eden başlıca etken olarak gördükleri İsrail’e sert sözler söylemeleri beklenmeliydi. İran, ABD’ye veya İsrail’e yaptırım ilan edemeyeceğine, etse de bir değeri olmayacağına göre, İran rejiminin elinde demeçten başka bir silah yok.

Gerçekten yok mu? İran, yaptırımların sadece kendisinde değil, fakat hemen hemen tüm dünyada uyandırdığı infialden yararlanarak, AB ülkeleri, Rusya ve Çin ile halkının çoğu Sünni olmakla birlikte İran’a karşı Müslüman kardeşine beslemesi gereken bir sempatiyi beslemekte olan bazı bölge ülkelerinin korktuğunu onların başına getirecek midir? Ya da şöyle soralım: İran, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesini ve AB ülkelerinin anlaşmanın hala geçerli olup olmadığı konusundaki tereddütlerini fırsat bilip, nükleer silah edinme yolunda, adım atmaya başlayacak mıdır?

İran’dan hafta içinde gelen “Amerika ve İsrail, yaptırımların

Yazının Devamı

İki Amerika çarpışmak üzere

8 Kasım 2018

Amerikalı seçmen, kıyamete değil, ülkeyi bir çatışma kulvarında tutmaya karar verdi. Temsilciler Meclisi’nin Demokrat Parti’nin eline geçmesi Trump’ın istediği gibi at oynatmasını önleyecek; ancak Senato’nun Cumhuriyetçilerin elinde kalması, dünyanın iki yıl, hatta belki de altı yıl daha Trump’a tahammül etmesini gerektirecek.

Ara seçimlerin bir özelliği, seçmenin başkanı veya Kongre’yi dengelemek ve frenlemek için oyunu öteki partiye kaydırarak genel seçimlere kadar ülkeyi nispeten sakinleştirmesidir. Seçmenin bu tutum değişikliği, söz gelimi Obama’nın son iki yılını adeta hareketsiz, ağzını açmadan geçirmesine sebep olmuştu. Ancak bu kez sonuç öyle olmadı.

ABD’de önceki günkü ara seçimler kadar ülkeyi kutuplaştıran, seçmeni ayrıştıran bir süreç yaşanmadı denebilir. Trump taraftarları kadar, ona karşı olanlar, Trump’tan yüz bularak milliyetçiliği ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına kadar götürenler ile Trump’ın bu ayrımcı söylemine öfkesini “Trump gitsin de ne olursa olsun” diyecek kadar aşırıya taşıyanların kampları daha önce hemen hiçbir seçimde bu kadar keskin hatlarla ayrılmamıştı.

Bırakın ara seçimi, genel seçimlerin ertesi günü seçimlerden, iki sütunluk bir haber dışında söz

Yazının Devamı