Abdülmecid, Beyoğ-lu’ndaki Naum Tiyatrosu’ndan etkilenerek, 1859’da Dolmabahçe Sarayı bahçesinde, bugünkü Beşiktaş Stadyumu yanında, Bayıldım Yokuşu’na çıkan yolun köşesine opera temsili ve konserler için bir tiyatro binası yaptırdı. Bu bina Dolmabahçe Saray Tiyatrosu olarak adlandırıldı.
Dieterle ve Hammond isimli mimarların projelendirdiği tiyatro binasının iç dekorunu Paris Operası dekoratörü Sechan yaptı. Bina İtalyan üslubundaydı. Tiyatroda üç sıra üzerine otuzdan fazla loca, parterde ise üç yüz koltuk vardı. Tiyatro 1859’da Naum Tiyatrosu sanatçılarının sahnelediği Luigi Ricci’nin ‘Scaramuccia’ operasıyla açıldı. Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu’nda yabancı sanatçılar opera temsilleri verdi. Bale gösterileri sahnelendi. Konserler verildi. Sultan Abdülaziz’in 1861’de tahta çıkmasından sonra tiyatro binası kullanılmaz oldu. 1863’te bir yangında içi yandı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında tütün deposu olarak kullanıldı.
1937’de Taksim’e tırmanan yolun inşası sırasında yıktırıldı. Kalıntıları gelen geçene tuvalet olarak hizmet veriyor. Abdülhamid ise 1889’da Yıldız Sarayı içinde bir tiyatro binası yaptırdı. Binanın mimarı Kalfa Vasilaki’nin oğlu Yanko’dur. Uzun salonun çevresinde localar sıralanır. Dört loca harem mensuplarının tiyatroya gelmeleri için kafesli olarak yapılmıştır.
Dolmabahçe Saray Tiyatrosu
Alman İmparatoru II. Willhelm, tiyatronun açıldığı 1889’da ve 1899’da İstanbul’a geldiğinde, Sultan Abdülhamid misafirine Yıldız Tiyatrosu’nda opera temsili izlettirdi. İstanbul’a gelen yabancı devlet adamlarının ilgi odağı olan Yıldız Tiyatrosu, döneminin pek çok ünlü sanatçısına ev sahipliği yaptı. Sara Bernhardt, Madam Yudith, Violette, Mösyö de Remier, Coquelin Kardeşler, Le Loin, Matmazel Suzanne Despre ve Chaliapin bunlardan bazılarıdır. Chaliapin, Rusya İmparatoru’nun gönderdiği, imparatorluk tiyatrosunun musiki heyetiyle birlikte geldi. Sara Bernhardt ile Coquelin Cadet’yi ise İstanbul’a Fransa Sefiri Constance getirdi.
Yıldız Sarayı Tiyatrosu
1923’ten sonra kullanılmayan Yıldız Sarayı Tiyatrosu, Yıldız Sarayı Vakfı’nın gayretleriyle yenilendi. 23 Mayıs 1986 Cuma akşamı, bu salonda bir sanat olayı yaşandı. 80 yıl önce bu salonda temsil verdiği Ayşe Osmanoğlu’nun hatıralarında yazılan Sarah Bernhardt’ın, İstanbul’a son gelişinden sonra kâğıda döktüğü “Anılar”ından yararlanılarak J. Murrel’in yazdığı bir oyunu “Devlet Tiyatrosu” sanatçıları sergiledi. Esin Talu-Çelikkan’ın tercüme ettiği, Işık Yenersu’nun sahneye koyduğu oyunda, Sarah’ı Gülgün Kutlu, Pitou’yu Ergün Göze canlandırdı. Oyunu izleyen 150 şanslı kişiden biriyim. Yıldız Sarayı’nın tarih kokan salonunda, Bernhardt’ın oyununu izlemek, çok güzeldi.
Üç akşam tekrarlanan sanat etkinliği rahmetli bankacı Hamit Belli sayesindeydi. Neden o yıllarda sarayların içine veya bahçesine tiyatro binaları yapılıyordu da sonraları tiyatro binaları lüks ve gereksiz sayılmaya başlandı? Opera, tiyatro lüks ve gereksiz mi? Yoksa, bizim lüks kavramımız, opera ve tiyatro konusundaki değer yargılarımız mı değişti?
İstanbul’a bir tiyatro binası, opera binası, konser salonu yapılıncaya kadar bu tür yazıları yazmayı sürdüreceğim ama... Şimdilik ümit yok.