ABD’de son iki durgunluk, iki ayrı tip varlık balonunun patlamasıyla başladı. Önce, 2001’de yılında internet şirketlerinin (dot-com) hisse balonunun, 2007’de ipotek teminatları balonunun patlaması, ABD ekonomisinde gerilemeye yol açtı. Bu defa, hem ABD’de hem de bizim gibi gelişmekte olan piyasalarda çıkabilecek olası bir borç krizi tehlikesinden bahsediliyor.
Şirketler düşük faiz oranlarından faydalanarak son on yılda borçlarını artırdı. McKinsey Küresel Enstitüsü’nün verilerine göre, ABD’de şirket tahvillerinin değeri 2007 ve 2017 arasında 2,6 trilyon dolar arttı. Bu sayı Gayri Safi Milli Hasılanın yüzdesi olarak 16’dan 25’e çıktı.
Dış borçlarda artış
McKinsey’in verilerine göre özellikle bizim gibi gelişmekte olan piyasaların dış borç yüklerindeki artış, daha da yükseliyor.
ABD’de son yıllarda şirketlerin kârları artarken faiz oranları tarihsel olarak en düşük seviyelerde seyrettiği için, borçlanmak kolaydı. Bu trendlerden herhangi biri değişecek olursa, daha fazla borç yükü olan birçok şirket, faturalarını ödeme zorluğu ve iflas riskiyle karşı karşıya kalabilir.
2020 yılı gerileme senaryosuna göre, enflasyon kontrolden çıkarsa ve Fed faiz oranlarını keskin bir şekilde yükseltirse, borç ödemelerini bugünkü düşük faiz oranlarıyla karşılayabilen şirketler de zor durumda kalabilir. Üstelik, federal hükümetin borçlanma ihtiyaçları ile önümüzdeki yıllarda artmaya devam edecek olan federal açıklar, özel borçlanmayı daha da zorlaştırarak borçlu şirketler için daha yüksek faiz oranları ve daha fazla sorunlar getirebilir.
Ticaret savaşı
Trump’ın, Çin’le ve ABD’nin diğer ticaret ortaklarıyla giriştiği ticaret savaşının ekonomik etkileri de 2020 için risk faktörü oluşturabilir.
Ancak ihracat, 20 trilyon dolarlık ABD ekonomisinde, gayri safi milli hasılanın sadece yüzde 8’ini oluşturuyor. Trump’ın getirdiği gümrük vergilerinin, diğer ülkeler tarafından yapılan misilleme vergiler dolayısıyla ithalat üzerindeki doğrudan ekonomik maliyetinin toplamda gayri safi milli hasılanın % 0.5’i kadar olacağı tahmin ediliyor.
New York Times yazarı Irwin’e göre, ticaret savaşlarının herhangi bir durgunluğu tetiklemesi için gümrük vergilerinin yüz trilyonluk seviyelere çıkması gerekir.
Vergilerin kapsamı genişletilse ve sayısı yükselse bile, bir durgunluğa neden olmak için daha geniş bir güven krizine ihtiyaç var. Belki de bu ticaret savaşlarının, bizim gibi, ekonomileri ticarete ABD’den daha fazla bağlı olan ülkelerde, sebep olacağı ekonomik zarar daha da yüksek olacaktır. Bu durum, küresel ekonomideki yavaşlamaya neden olarak, Amerikan ürünlerine olan küresel talebi, gümrük vergilerinin neden olabileceğinden çok daha fazla azaltabilir.
Ticaret savaşının etkileri enflasyonu tetiklemeye başladı bile. Çin’in çelik ihracatına koyduğu gümrük vergileri, en basitinden Coca Cola da dâhil olmak üzere birçok ürün fiyatının artmasına yol açtı. Bu da FED’in faizleri olabileceğinden daha fazla yükseltmesine yol açarsa, durgunluk yaratacak faktörler birbirlerini tetikleyerek ekonomide gerilemeye yol açabilir.
Zaten Irwin bu faktörlerin her birinin tek başına değil de birbirine gaz vererek durgunluğa yol açacağını belirtmiş.
Ticaret savaşlarının durgunluğa yol açması için, büyük olasılıkla yatırımcının ABD ekonomisine olan güveninin sarsılması ve şirketlerin ticaret politikalarının, gelecekteki belirsizlik nedeniyle, sermaye yatırımlarından caymaları gibi nedenler sıralanıyor.
Bu üç senaryonun gerçekleşme ihtimalleri ne olursa olsun, bu analizlere göre, bir sonraki durgunluğun tohumları şu anda atılmış durumda.