Bu yazıyı yazdıktan sonra Merkez Bankası’nın faiz hamlesi geldi. Dolar fiyatındaki “olağanüstü” tırmanışı durdurmaya mecburduk.
Dolar fiyatında, dış ve iç ekonomik etkenler sonucu ortaya çıkan artışın dışında, “olağanüstü” fiyat tırmanışının nedeni psikolojiktir.
- Az veya çok TL’si olanlar, “Dolar fiyatı nasıl olsa her gün artmaya devam edecek. Dolar satın alalım, gerektiğinde daha yüksek fiyatla bozdururuz “diye düşünüyorlar.
- Dolar borcu olan kişiler, şirketler, “Dolar fiyatı artmaya devam edecek. Bir an önce alalım” telaşına giriyorlar.
Geçmişte dolar fiyatının kısa süre artması bu tür psikolojiyi destekliyor. Bir zamanlar dolar fiyatının 14 TL’den 40 TL’ye çıkması, 630 TL’den 1.300 TL’ye çıkması unutulamıyor.
Bu aşamada, dünyadaki ve içerideki ekonomik şartların etkisinde dolar fiyatında ortaya çıkan yükselişi aşan fiyat artışları mademki “psikolojik” kaynaklı, o halde bunu önlemenin çaresi de psikolojik olmalı.
Beklentiler aşılmalı
Psikolojik tedbirler “beklentilerin ötesine” geçmeli ki etkili olabilsin, işe yarasın.
- Örneğin, “piyasa oyuncuları” Merkez Bankası’nın faiz artırımında ısrarcı oluyorlar. Piyasa oyuncularının bu beklentisini kırmak için Merkez Bankası 5 veya 8 puan faiz artırımına da gidebilirdi.
- Halkın ve döviz borçlularının dolar talebi, doların hızlı fiyat artışından yararlanmak. Bu nedenle TL’den dolara dönülüyor. Dolar talebi artıyor. Halkın ve döviz borçlularının dolar talebini önleyecek olan dolar satın alacakların belli bir süre sonra elde edecekleri farkın-kazancın üzerinde bir kazanç imkânının olmasıdır.
Hazine buna çare olarak, 6 ay vadeli yüksek faizli tahvil ihraç edebilir.
Basılı olarak 100 TL’den 1 milyon TL’ye kadar satışa sunulacak tahviller, doların olası getirisinin üzerinde getiri imkânı sağlayacak, yüksek faiz getirisi vermelidir. Örneğin, “Bugün 1.000 TL’lik tahvil satın alana Hazine 6 ay sonra 1.300 TL ödemeyi taahhüt etmelidir.
Bunlar ekonomik tedbirler, normal tedbirler değildir. Doların her gün fiyatın artışını sağlayan psikolojik davranışları kırmaya yönelik, olağan dışı tedbirlerdir.
Ama bunların veya benzerlerinin bu günlerde gecikilmeden uygulanması gerekir.
En tehlikeli tedbir, “mevcut kambiyo sistemine kısıtlamalar” getirmektir. Bu tür kısıtlamaların olumsuz etkilerinden kurtulmak yıllar alır.
Döviz trafiği...
Döviz sorunu gündeme geldiğinde iki müessesenin durumu tartışılır:
- Tahtakale ve döviz büfeleri. Tahtakale, İstanbul ile Anadolu arasında altın ve döviz trafiğidir. Anadolu’daki kuyumcu, sarraf, döviz büfesi, gün içi Tahtakale’deki “adamını arayarak”, “Şu kadar altını, şu kadar doları şu fiyattan sat” emrini verir. Emri alan doğrudan banka veya finans kuruluşlarıyla, dolaylı olarak Tahtakale’deki büroyla temasa geçerek emri yerine getirir.
Açık anlatımıyla, Tahtakale’deki sokak borsacısının cebinde de Tahtakale’deki büronun kasasında da altın da yoktur, dolar da yoktur.
- Döviz büfeleri şimdilerde daha sıkı denetleniyor. Aldıkları sattıkları altınlara, dolarlara fiş veriyorlar.
Özetle, Tahtakale’yi ve döviz büfelerini devreden çıkarmak veya sınırlamak döviz trafiğini zorlaştırır.
Son bir hatırlatma: “Sırça köşkte oturan, etrafa taş atmaz”. Türk ekonomisi kritik bir darboğazdan geçiyor. Ekonomik ve finansal ilişkilerimizin yoğun olduğu ülkelerle siyasi-politik çatışmalara ara vermeye mecburuz. Siyasi-politik çatışmaların sertleştiği ülkeleri ekonomi ve finans çevrelerinin Türkiye ile ilişkilerinde sıkıntıların ortaya çıkması normaldir.
Bu gibi sıkıntılar ortaya çıkmasa da yurt içinde doları fiyatlandıranlar siyasi ve politik riski psikolojik beklentilere ekleyince dolar fiyatındaki artış çizgiyi aşıyor.