Cumhur-başkanı ve Başbakan önce bir kaptan belirleyecek. Sonra kaptanın sorumluğunda bir “yeniden yapılanma” programı hazırlanacak. Bu programa dayalı olarak borçlanılarak ekonomiye döviz desteği sağlanacak.
Ve de biz, az hasarla, ama kazasız belasız, sorunlu dönemi atlatacağız.
Ekonominin tıkandığı dönemlerde biz sorunların çözümünü IMF’ye bırakıyorduk. Kaptanı IMF ile ortaklaşa belirliyor, programı IMF ile ortaklaşa hazırlıyor, döviz desteğini IMF sağlıyordu.
Bu defa IMF yok. Kendi işimizi kendimiz göreceğiz. Bugüne kadarki birikimlerimizle biz bu işi IMF’siz daha iyi yapabiliriz.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ekonominin daha iyiye gitmesi için büyük çaba gösteriyorlar.
Ne var ki ayağı tökezlenen ekonomi, çok kişinin iyi niyetle bir ucundan tutmasıyla (veya çekiştirmesiyle) ayağa kaldırılamaz.
1 Kaptan atanacak
Cumhurbaşkanı, Başbakan, kendi kadrolarından güvendikleri bir kişiyi kaptan olarak belirleyecekler. Kaptan belirlendikten sonra ekonomiyle ilgili tüm birimler kaptanın sorumluluğu altında görev yapacak. İktidarın ekonomiyle ilgili her konudaki sözcüsü kaptan olacak.
Kaptan, içeride olduğu kadar dışarıda da tanınan, ismi ve kişiliği güven veren biri olacak.
Çünkü kaptanın içeriden çok dışarıda işi olacak.
2 “Yeniden Yapılanma Programı” hazırlanacak.
Bu kolay bir iş değil. Ama hazırlanır. Devlet Planlama Teşkilatı kapatılmasaydı, Kalkınma Bakanlığı Kadroları, Hazine Müsteşarlığı Kadroları dağıtılmasaydı “Durum Tespiti-ÇözümTedbirleri” daha kısa sürede hazırlanırdı. Gene de bugün bürokraside Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine ve Kalkınma Bakanlığı’nda deneyimli uzmanlar var.
Programın dışarıda ve içeride güven verecek “Eylem Planı”nın olması şart.
3 Yeniden Yapılanma Programı dışarıda ve içeride tanıtılacak.
İçeride halkın güvenini sağlamak önemli. Dışarıda Türkiye’nin niyetinin iyi olduğunu, programla ne kadar sürede nasıl bir iyilik sağlanacağını anlatmak önemli.
İşte bunun için, program hazırlandıktan sonra kaptan Batı dünyasında kapı kapı gezecek.
4 Hazine 25 milyar dolar dış borçlanmaya gidecek.
Program hazırlandıktan ve dışarıda tanıtıldıktan sonra Hazine 25 milyar dolar dış borçlanmaya giderek, döviz trafiğini rahatlatacak. Bugüne kadar dış borç yükünü özel sektör taşıdığı için Hazine’nin borç yükü az.
Cari açığımızı küçülttük. Aylık açığımızın büyüklüğü at ile deve değil. Ama giriş azalınca, çıkış artınca döviz trafiği bozuldu. Kilitlendi. Kilidi açmak için güçlü bir döviz hareketine ihtiyaç var.
Hazine’nin borçlanacağı dövizi hemen tüketmek söz konusu olmayacak. Bu döviz brüt rezervi güçlendirecek.
Bütün bunların bir bütünlük içinde, çok kısa sürede yapılması gerekiyor. Zaman geçince güçlükler artar. Kaptanın belirlenmesinin gecikmesi, kaptanın programı hazırlayarak dışarıda ve içeride güven tazelemede gecikmesi, ekonomiye dışarıdan döviz desteğinin sağlanmasının gecikmesi çözümü güçleştirir. Faturayı büyütür. (Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışmış eski bir plancı, 1960, 1974, 1980, 1982, 1990, 1994, 2000, 2001 yıllarındaki sorunlarını görmüş, sorunların nasıl çözüldüğünü yaşamış biri olarak bunları yazıyorum.)
Gıda fiyatlarında artış yavaşladı
Ayşe Hanım Teyzem çok inanmıyor ama gıda fiyatlarında artış yavaşladı. Kasımdan kasıma tüketici fiyatlarındaki değişime göre gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 3.55 oranında. Geçen yılın kasım ayındaki fiyatlarla bu yılın kasım ayındaki fiyatlar arasında yıllık artış genelde yüzde 7.00 iken, Ayşe Hanım Teyzem’in mutfak harcamaları sadece yüzde 3.55 oranında artmış durumda.
Ayşe Hanım Teyzem için mutfak enflasyonunun bu kadar düşük çıkması sürpriz ama ekonominin tümü içinde kasım ayında yurtiçi üretici fiyatlarında yıllık artışın yüzde 6.41, tüketici fiyatlarında yıllık artışın yüzde 7.00 olması sevinilecek bir gelişme. Neden mi? Dolar fiyatı bir yılda yüzde 20.37, euro yüzde 18.47, altın yüzde 33.46 arttı.
Altın fiyatı ekonomiyi etkilemez ama dolar ve euro her türlü mal ve hizmetin maliyetini etkiliyor. Her şeyin başında petrolü, gazı, kömürü dolarla ithal ediyoruz. Elektrik fiyatı dolara bağlı. Tarımda, sanayide üretilen her türlü malın fiyatının bir bölümü euro, dolar girdisinin yükünü taşıyor. Görülüyor ki dolar ve euro fiyatındaki artış henüz üretici ve tüketici fiyatlarının içine girmemiş.
Kasım enflasyonu, 2017 fiyatlamaları için önem taşır. Ücret artışı belirlenirken, maliyet ve satış fiyatları bütçesi yapılırken, kira sözleşmeleri düzenlenirken, insanlar gelir gider hesabı yaparken tüketici fiyatlarında kasım ayı yıllık artış oranı dikkate alınacak.
Bu oran Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yüzde 7 olarak açıklandı.
- Ayşe Hanım Teyzem, bankadaki mevduatının faizi olarak, vergiden sonra eline net yüzde 9 geçiyorsa, faizden yüzde 7 enflasyon farkını düşerek, birikiminden net yüzde 2 dolayında getiri sağladığını görerek sevinecek.
- Ali Rıza Bey Amcam, “kötümser yaklaşımla” enflasyon yüzünden benim TL varlıklarım yüzde 7 eridi diyerek üzülecek.
- Birikimini bankada döviz hesabında tutan Mücteba Bey, “Faiz yüzde 1.5 ama doların fiyatı bir yılda yüzde 20 arttı. Dolarımın Türk Lirası karşılığı 100 iken, 120 oldu” diyerek övünecek.
- Bir yılda altının gramının yüzde 33.46 arttığını duyan Hasibe Hanım Teyze ise “Neden altın almadım?” diyerek dövünecek.
- Alışveriş merkezinde dolarla dükkân kiralayan Ali Bey, “Kira ödemek için dolar satın alıyorum. Bir yıl önce dolar almak için cebimden 100 TL çıkıyordu. Şimdi 120 TL” diye ağlayacak.
- Alışveriş merkezinde, her yıl Tüketici Fiyatları Endeksi’ndeki artış kadar kira artışıyla dükkân kiralayan Mehmet Bey’in 2017 yılı kira kontratı 100 TL’den 107 TL’ye yükselecek. Mehmet Bey “İyi ki kontratımı TL ile yapmışım” diyerek rahatlayacak.
Büyüklerimiz ne demişler? “Hayat bu... Kimine kavun, kimine kelek!” Önümüze bakalım. Enflasyonun bir süre daha fazla gerilemesini beklemeyelim. Yüzde 9’un üzerine çıkmasın... Yeter.