Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Atatürk kuşağı kendine güvenen, Türkiye’nin geleceğine inanan bir kuşaktır. Onun için az zamanda çok işlerin yapılması mümkün olabilmiştir. Atatürk kuşağı değişimin tadını çıkarmayı bilen bir kuşaktır. Cumhuriyet bayramlarını “en önemli bayram” olarak kutlayan kuşaktır.

Çünkü onlar “Cumhuriyet’in faziletini, önemini” Osmanlı dönemiyle mukayese imkânına sahipti. Çünkü onlar işgali yaşamıştı. Çünkü o kuşak Cumhuriyet’e giden yolda ödenen faturanın büyüklüğünü biliyordu. İstiklalin, bağımsızlığın, Atatürk liderliğinin önemini biliyordu.

Haberin Devamı

Onun içindir ki o kuşak Cumhuriyet bayramlarını büyük coşkuyla kutluyordu Çocukluğum Anadolu’nun küçük kasabalarında geçti. Babam, esas işi yanında, memur olarak bulunduğu kasabanın Hilali Ahmer Cemiyeti Reisliği’ni, Tayyare Cemiyeti Reisliği’ni, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Başkanlığı’nı da üstlenirdi.


Nerede o “tak-ı zafer”ler?

Bu sorumlulukları nedeniyle “Cumhuriyet Haftası” en çok koşuşturduğu günlerdi. Sokaklara “tak-ı zafer’’ler kurdurulur, defne yapraklarıyla donatılırdı. Cumhuriyet Bayramı sabahı kaymakamlıktaki “resm-i kabul”den sonra, şehir meydanında kaldırımın üzerine inşa edilen küçük ahşap tribüne “askeri ve mülki erkân” sıralanır, önlerinden geçen mektepliler, esnafı selamlarlardı. Akşam Halkevi’ndeki Cumhuriyet Balosu, çiftçisi, esnafı, tüccarı, memuruyla şehrin ileri gelenleri için bir şölendi. Kutlamalar gece fener alaylarıyla sona ererdi.

Sonra Ankara’ya taşındık. Babam, “birinci sınıf devlet memuru” olarak (bir zamanlar “birinci sınıf devlet memuru” olmak çok önemli bir şeydi) sabah TBMM’deki “resm-i kabule gider, öğlen annemi ve beni yanına alarak Ankara Hipodromu’ndaki “resm-i geçit”te hazır bulunur, akşam da annem ile Ankara Palas’taki “Cumhuriyet Balosu”na katılırdı.

Bu üç farklı törenin de farklı özel giysileri vardı. Bunlar önü ve arkası günler süren, evde heyecan yaratan bir merasim demetiydi. Ailemizin bir yaşam tarzıydı.

Cumhuriyet Bayramı ve Atatürk kuşağı için bayrak Cumhuriyet sembolüydü. “Saraylı” diye adlandırılan, fakat Milli Mücadele başlayınca her şeyini İstanbul’da bırakıp, çantasına tabancasını koyarak, oğlunun peşinden Anadolu’ya gecen büyük annem, her Cumhuriyet Bayramı öncesi “bayrak bohçası”nı açar, naftalinleyerek sakladığı büyük boy “yünden yapılmış nizami” bayrağı çıkarır, ütüler, ipini takar, pencereden nasıl sallandırılacağını bana tarif ederdi.

Haberin Devamı


Nerede o “eski coşku”?

İstanbul’daki eski binaların önünden geçerken dikkatle bakanlar kapılarda, pencere altında “bayrak direği yuvaları”nı, bayrak askılarını görebilirler. Çünkü eskiden her apartman, her ev Cumhuriyet bayramlarında mutlaka bayrak asardı. Özellikle İngiliz işgali yaşamış İstanbullular ve “gâvur işgali görmüş” Anadolu kasabalarının halkı “Türk bayrağı”nın önemini çok iyi bilirdi

Birinci kuşak şimdi yok. İkinci kuşak (bizler) Atatürk döneminde, Cumhuriyet döneminde dünyaya geldik. Ama ikinci kuşak birinci kuşak kadar çalışkan, dinamik, iddialı ve idealist çıkmadı. Bir önceki kuşaktan aldığı bayrağı daha ileri götürmek için “halkı peşine takıp” koşacak yerde, önceki kuşağın bıraktığı yapının içine kapandı, kaldı.

Haberin Devamı

Cumhuriyet’in ne olduğu unutulur hale geldi. “Cumhuriyet” bir yaşam biçimidir. Cumhuriyet Bayramı, Türklerin yok olmaktan kurtulmalarını, bugün yaşadıkları topraklara sahip olmalarını kutladıkları bir bayramdır. Bu ülkede yaşayan, Türklüğü kabul edenlerin tümünün bayramıdır.

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun sayın okuyucularım.