Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerde karşılıklı güven kaybolmuştu. Şimdi ise ‘normale dönüş’ arayışı var. Sığınmacı krizi sayesinde AB bizi hatırladı... Nedeni ne olursa olsun bundan yararlanmak gerekiyor
Başbakan Sn. Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı “Brüksel Zirvesi” bizim için çok önemli. Avrupa Birliği (AB) ile kesilen ilişkilerin başlamasına kapı açılıyor. Kapıyı açan gelişme ise, AB ülkelerinin, sığınmacıların ülkelerine akınını durdurma arayışı.
12 Kasım’da Malta’da sığınmacı krizini ele alan AB liderleri bu zirve toplantısına karar vermişlerdi.
Zirve’den bekleyişler şunlar:
-Sığınmacıların Türkiye üzerinden AB ülkelerine akımı önlenecek. Bunun için; (1) Türkiye’nin geri Kabul Anlaşması’nın yürürlük tarihini 2016’ya çekmesi isteniliyor. (2) Türkiye’de oluşturulacak özel kamplar sayesinde sığınmacıların Türkiye dışına kolaylıkla çıkmalarının engellenmesi bekleniyor.
-AB ülkeleri bu isteklerinin gerçekleşebilmesi için ise Türkiye’ye 3 ödün vermeyi teklif ediyor: (1) Kesilen AB katılım müzakerelerine başlanılacak. (2) Türklere vize muafiyeti tanınacak. (3) Sığınmacı kampları için Türkiye’ye 3 milyar euro’ya kadar bir destek sağlanacak.
Geri Kabul nedir?
AB ülkelerine Türkiye üzerinden izinsiz girenlerin Türkiye’ye iadelerini hedef alan ‘Geri Kabul Anlaşması’na göre,
-AB ülkelerine girme ve oturma hakkı olmayan TC vatandaşları, herhangi bir işleme gerek olmadan Türkiye’ye iade edilecekler.
-Vize ve oturma izni olmadan Türkiye üzerinden AB ülkelerine giriş yapacak Üçüncü Dünya Ülkesi vatandaşları ile vatansızlar, herhangi bir işleme tabi olmadan Türkiye’ye iade edilecekler.
Anlaşmaya göre, TC vatandaşları için geri kabul yükümlüğümüz hemen yürürlüğe girdi. Ancak Üçüncü Dünya Ülkesi vatandaşları ve vatansızlar için anlaşma 3 yıl sonra yürürlüğe girecek.
10 yıl duraksadı...
Bu anlaşma, Suriyeli sığınmacıların Türkiye üzerinden AB ülkelerine giriş yapmaya başlamasından önce imzalanmıştı. Suriyeli sığınmacılar akını karşısında, bu 3 yıllık geçiş süresinden vazgeçilmesi, Türkiye üzerinden AB ülkelerine giriş yapanların tamamının hiçbir işleme tabi olmadan Türkiye’ye gönderilmeye hemen başlanması isteniyor.
Türkiye’nin AB ülkelerinin bekleyişlerine “evet” demesi karşılığı, 2006 yılından bu yana kesilen AB katılım müzakerelerinde 35 başlıktan birinin daha müzakereye açılması söz konusu.
2005 yılında (10 yıl önce) başlayan AB müktesebatı, “Katılım Müzakereleri Fasılları” kapsamında 35 başlık altında toplanıyor. Her bir başlığın (faslın) müzakereye açılması, müzakereden sonra (buna tarama deniliyor), AB organlarının kararıyla (faslın - başlığın - tartışılan konunun) kapatılması gerekiyor.
İlk tarama toplantısı 20 Ekim 2005’te “Bilim ve Araştırma” faslı için, son tarama toplantısı da 13 Ekim 2006’da “Yargı ve Temel Haklar” faslı için yapıldı.
Katılım Müzakereleri’nde bugüne kadar 14 fasıl müzakerelere açıldı. Sadece bir başlık “kapatılabildi”.
Rum yönetimi, “ilişkilerin normalleşmesi” şartına bağlı olarak 8 Aralık 2009 tarihinde tek taraflı olarak 6 faslı bloke etti.
Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı döneminde Fransız hükümeti 5 faslın açılışını “üyelikle doğrudan bağlantılı” olduğu gerekçesiyle veto etti.
Kıbrıs vetosu var
Fransa, Sarkozy döneminde 17. Fasıl (Ekonomi ve Parasal Politikalarda Uyum Müzakereleri) üzerine konulan “veto”yu kaldırdı. Yılbaşından bu yana 17. Fasıl üzerindeki müzakerelerin başlatılması için hazırlık yapılıyor.
Komisyon, diğerleri için ise onların hazır hale getirilmesi için çalışacağını belirtti ve bu konuda çalışmalara başladı.
Kıbrıs konusunda bir çözüm olursa diğer fasıllar da müzakereye açılabilecek. Komisyon bu zamanı iyi kullanmayı amaçladığını ve siyasi engeller kalktığında hemen hareket edilmesini, bu dönemi bu şekilde değerlendirmeyi öngördüğünü belirtiyor. Türk halkını en fazla ilgilendiren konu, vize muafiyeti.
Vize muafiyeti TC vatandaşlarının vize almadan Schengen ülkelerine gidebilmelerini sağlayacak. Hedef 2017’den itibaren bunun gerçekleşmesi.
AB ilişkilerinde karşılıklı güven kayboldu. Şimdi bir bakıma “normale” dönüş arayışı var. Sığınmacı krizi sayesinde AB bizi “hatırladı”. Nedeni ne olursa olsun bundan yararlanmak gerekir.
HASAN PULUR’U KAYBETTİK
Hasan Pulur, 40 yıllık dostumuz, arkadaşımızdı. Gazetemizin sevilen, okunan yazarlarının başında geliyordu. Hastalığı süresince başından ayrılmayan oğlu Bülent Pulur başta olmak üzere ailesine, dostlarına baş sağlığı dilerim.