Bankalar gündemde. Ekonomi-nin canlanması için bankaların kredi faizlerini indirmeleri, kredi vadelerini uzatmaları beklentisi var.
Mevduat toplayarak kredi veren kamu sermayeli 3, özel sermayeli 9, yabancı sermayeli 15 bankamız var. 6 yabancı bankanın Türkiye’deki şubeleri de mevduat topluyor, kredi veriyor.
Ayrıca kamu sermayeli 3, özel sermayeli 6, yabancı sermayeli 4 kalkınma ve yatırım bankası uzun vadeli projeleri kredilendiriyor.
BDDK verilerine göre, bankalarımızın topladığı mevduat 1 trilyon 341 milyar TL, kullandırdıkları kredi 1 trilyon 623 milyar TL.
2015 yılı sonunda, 2016 yılı eylül ayı sonuna kadarki dönemde bankalardaki mevduat 95 milyar TL artarken, banka kredileri 126 milyar TL artmış durumda.
Mevduat ana kaynak
Bankalarımızın ana kredi kaynağı mevduat. Bankalarımız mevduat kaynağına, öz sermayelerini, Merkez Bankası’ndan aldıkları TL kaynağı ve yurtdışından dövizle borçlanarak getirdikleri paraları ekleyerek, mevduat rakamının üzerinde kredileme yapabiliyorlar.
Bankaların kredi faizini, topladıkları mevduatın maliyeti ile, içeriden ve yurtdışından temin ettikleri finansman desteğinin maliyeti belirliyor.
Ekim ayında ihracatta beklenen artışı gerçekleştiremedik. İhracat gelirinde gerileme devam etti.
- Ekimde ihracat gelirimiz geçen ekime göre yüzde 4.6 oranında geride kaldı.
- On aylık dönemde geçen yılın yüzde 3.7 gerisindeyiz.
- 12 aylık dönemde ise yüzde 5 oranında geri kalma var.
Aylık, 10 aylık ve 12 aylık karşılaştırmalar ihracattaki duraklamanın bir türlü atlatılamadığını, duraklamanın kalıcı olma tehlikesini işaret ediyor.
- Ekim ayında 11 milyar 727 milyon dolar ihracat geliri elde edebildik.
- Yılın ilk on ayında ihracat gelirimiz 115 milyar 952 milyon dolar.
- 12 aylık dönemde (yıllık) ihracat gelirimiz 139 milyar 385 milyon dolar oldu.
Dolar fiyatının artması, dolarla ilgili olsun olmasın insanlarımızı endişelendiriyor. Sade vatandaş da iş çevreleri de dolar fiyatının neden arttığını merak ediyor.
Doların önemli para birimlerine karşı dünya piyasalarındaki değeri, ABD ekonomisiyle ilişkili bulunduğu ekonomilerdeki duruma göre iniyor çıkıyor. Dolar endeksi yılbaşında 99.65 idi. Nisanda 93.05’e kadar geriledi. Şimdilerde 99.65 dolayında.
Türkiye’de hiçbir şey olmasa bizde doların fiyatı, dolar endeksindeki (doların dış değerindeki) değişime göre inecek, çıkacak.
Doların dünya piyasalarındaki değerinin üzerinde, bizde dolar fiyatı acaba neden artıyor?
Bizim döviz açığımız var. Arz, talebi karşılamıyor. (1) Bu yıl 40-45 milyar dolar olacak açığı kapatmak için dolar girişine ihtiyacımız var. (2) Daha önce alınmış döviz kredilerinin faizini, taksitini ödemek, vadesi gelenleri yenilemek 200 milyar dolarlık bir iş.
Giriş devam etmeli
Döviz açığımızın kapatılabilmesi için döviz girişinin devam etmesi gerekiyor. Döviz borcumuzu çevirebilmemiz, Türkiye’ye kredi verenlerin, kredi vermeye devam etmeleri gerekiyor.
2010 yılından bu yana;
Banka-lardaki mevduat hesabının faiz getirisi yüzde 52.92,
Borsa yatırımının ortalama getirisi yüzde 37.04,
Buna karşın Devlet İç Borçlanma Senetleri’nin (DİBS) faiz getirisi yüzde 56.18 oldu.
Devletimiz, parasını DİBS’e bağlayanlara bankaların mevduat faizinden daha yüksek faiz ödedi.
Gene 2010 yılından bu yana;
Altın fiyatları yüzde 27.39 oranında,
Doların fiyatı ortalama yüzde 65.70 oranında arttı.
Dün Cumhuriyet Bayramı coşkusunu görmek, yaşamak için öğle saatlerinde karımla Taksim’e gittik, İstiklal Caddesi’nde yürüdük.
Bekliyorduk ki Taksim’deki Atatürk Anıtı’nın etrafı çelenklerle, çiçeklerle donanmış olsun.
Bekliyorduk ki Taksim Meydanı’nda bandolar çalıyor olsun. Bekliyorduk ki Taksim
Meydanı’nda, İstiklal Caddesi’nde insanlar ellerinde Türk bayraklarıyla
yürüyor olsun.
Cumhuriyetin ilanı, Türk ulusunun var olma ve bu topraklara sahip olma mücadelesinin önemli bir temel taşıdır ama “mücadelenin son durağı” değildir. “Milli Mücadele” Cumhuriyet’in ilanından sonra da her alanda devam etti. Günümüzde de devam ediyor.
Milli Mücadele, Türklerin var olma veya yok olma mücadelesidir.
Biz Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarken, hem Cumhuriyet’in ilanından önce, hem de ilanından sonra devam eden mücadeleyi kutluyoruz. Bu “mücadele”de görev alanları, başarı sağlayanları hatırlıyor, onların başarılarını alkışlıyoruz. Geçmişe dönük hatırlamalar, kutlamalar, alkışlar yetmiyor... “Milli Mücadele”yi sürdürmeye mecburuz... Bu mücadeleyi sürdüremez, sürdürmede başarılı olamazsak, gene “yok olma” tehlikesiyle karşılaşabiliriz.
Sorumluluklarımız var
Başbakan Binali Yıldırım, Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi’nde düzenlenen Türkiye Yatırım Danışma Konseyi’nin Dokuzuncu Toplantısı’nda ABD, Kanada, İngiltere, Hollanda, Fransa, Japonya, Rusya ve Çin, Kuveyt, Katar, Malezya ve Suudi Arabistan merkezli, otomotiv, enerji, bilişim, havacılık sektörlerinde ve yatırın fonu yönetiminde öne çıkmış uluslararası sermaye gruplarının temsilcileriyle bir araya geldi.
”Bizim yönetim olarak görevimiz, sizlerin işini kolaylaştırmak iş yapma kararlılığınızı artırmak. İşi, üretimi, yatırımı siz yapacaksınız.
Ürettiğiniz malı siz pazarlayacak, parayı siz kazanacaksınız; bize düşen görev de sizin önünüzü açmak, çözüm üretmek, engelleri kaldırmak. Bu ülkeye yatırım yapmışsınız. Sizler, taş üzerine taş koyan, istihdam oluşturan herkesin başımız üzerinde yeri var. Türkiye’ye yatırım yapan hiç kimse yabancı gözüyle bakmayız. Bu ülkeye yatırım yapanlar hiçbir ayrım yapmadan imkânlardan yararlanacaksınız” dedi.
Fabrika kurulsun
Uluslararası yatırım (eski anlatımıyla “yabancı sermaye”, döviz-sermaye hareketlerini izleyenlerin anlatımıyla, “doğrudan yatırım”) her ekonomi için ve özellikle bizim için çok önemli.
Nüfusumuz 78.7 milyon. Aktif çalışan nüfus 20.9 milyon.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sosyal güvenlik sistemi (SG) kapsamında emekli aylığı alanların sayısı 15.5 milyon.
SG primlerini ödedikleri halde yaş nedeniyle emekli olamayanların sayısı 7.2 milyon. Yaş nedeniyle emekli olamayanlara erken emeklilik hakkı tanınırsa, SG kapsamında emekli maaşı alacakların sayıları 22.7 milyon olacak. Çalışan 20.9 milyon nüfus, bu 22.7 milyonun emekli maaşlarıyla sağlık masraflarını karşılayacak.
SGK, emeklilere sadece maaş ödemiyor, çalışanlara ve emeklilere bağlı kişilerin sağlık masraflarını da karşılıyor. SG kapsamında olanlar, 20 milyon aktif çalışan ve 15.5 milyon emeklinin, toplam 35.5 milyonun bakmakla yükümlü olduğu kişilerinin sayısı 35.2 milyon.
Yaşa takılan 7.2 milyon kişiye emeklilik hakkı tanınmasıyla bakmakla yükümlülerin sayısı da artacak.
Ne anlama geliyor?
SSK’lı olarak çalışanlar için 8.9.1999 tarihine kadar emeklilik için iki şart vardı. (1) Sigortalılık süresi (kadınlar için 20, erkekler için 25 yıl), (2) 5000 günlük prim ödenmesi. 18 Yaşında işe giren ve primini ödeyen kadınlar 38 yaşında, erkekler 43 yaşında emekli olabiliyorlardı.