Dün Cumhuriyet Bayramı coşkusunu görmek, yaşamak için öğle saatlerinde karımla Taksim’e gittik, İstiklal Caddesi’nde yürüdük.
Bekliyorduk ki Taksim’deki Atatürk Anıtı’nın etrafı çelenklerle, çiçeklerle donanmış olsun.
Bekliyorduk ki Taksim Meydanı’nda bandolar çalıyor olsun. Bekliyorduk ki Taksim
Meydanı’nda, İstiklal Caddesi’nde insanlar ellerinde Türk bayraklarıyla
yürüyor olsun.
Hayret... Taksim Meydanı perişan ve bakımsız. Çöp içinde. Atatürk Anıtı’nda çelenk, çiçek yok. Etrafında mısır ve kestane satıcıları dolaşıyor. Galatasaray Lisesi önünde topluluk vardı. Tamam, Cumhuriyet’i kutlamaya gelenler burada diyecek olduk. Baktık ki Cumartesi protestocuları.
Caddede işsizlikten kepenk indirmiş dükkânların önünde alaturka müzik yapanlar gelen geçeni coşturuyor, bahşiş topluyor. O kadar.
Sergilerde hayat var
İstiklal Caddesi’ne gidip de Koç’un Arter galerisindeki ve gene Koç Üniversitesi’nin AMED Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’ndeki sergileri görmemek olur mu ?
Koç Üniversitesi AMED-Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi binasının alt katındaki sergide, 1660 yılı aşkın süredir İstanbul’un önemli bir parçası olan görkemli “Kara Surları”nın hikâyesi anlatılıyor.
Panolarda ve büyük ölçekli olarak hazırlanan maket üzerinde surların
tarihi veriliyor.
İstanbul’un Kara Surları milattan sonra 5’inci yüzyılda, II. Theodosios döneminde inşa edilen yaklaşık 5.7 km uzunluğundaki bölümün yanı sıra, kuzeyde Tekfur Sarayı’nın duvarları, Komnenos Surları, Anemas Zindanları adı da verilen Blakhernai Surları ile Heraklios Surları’ndan oluşuyor.
Surlarda pek çok Bizans veya Osmanlı imparatorunun izi var. Bu izler onarımlar, inşa ettirilen kuleler, duvarlar veya yazıtlar şeklinde surları süslüyor.
Theodosios Surları inşa edildikleri 5’inci yüzyıldan 13’üncü yüzyıla kadar Kontantinopolis kentini Hun, Avar, Arap, Bulgar ve İran saldırılarına karşı korudu.
Surlar 2 kez aşılabildi
1204 yılında Latinlerin İstanbul’u ele geçirmesi sırasında surlar ilk defa aşıldı.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet yönetimindeki Osmanlı orduları kente Edirnekapı ve Topkapı’dan girdi. Böylece Theodosios surları tarihte ikinci ve son defa aşılmış oldu.
İstanbul’da yaşıyoruz. Şehrin tarihinin altyapısını bilemiyoruz. AMED’deki sergi bu nedenle çok, hem de çok önemli. Çoluk çocuk herkesin görmesi gerekir.
Ne yazık ki sergide yer alan bilgileri, fotoğrafları, haritaları toplu olarak içerecek bir yayın hazırlanmamış. (Koç Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer Koç’a dilekçe veriyorum: Sergi çalışmalarının mutlaka bir yayınla kalıcılığı sağlanmalıdır.)
ARTER Sanat Galerisi’nde 2 sergi var. Bilge Friedlaender’in “Sözcükler, Sayılar, Çizgiler” ismini taşıyan sergisi ile Nil Yalter’in “Off the Record” ismi verilen sergisi sanata farklı yaklaşımları yansıtıyor.
Bayram kutlamaya gittik. Sergi gezdik. Cadde üzerindeki Baydöner’de porsiyonu 15 TL’den İskender kebabı yiyerek evimize döndük.
Saat 20:30, Kadıköy’de durum
Bağdat Caddesi’nde adım atacak yer yok. Kadın, erkek, çoluk çocuk akın akın ellerinde Türk bayrakları, Atatürk posterleri ve meşalelerle marşlar söyleyerek yürüyor.
Karımla beraber biz de gözlerimiz yaşararak uzun süre yürüdük. Burası İstanbul, gündüz öyle akşam böyle...