8. Vehbi Koç Ödülü, Profesör Dr. Türkan Saylan’a verildi. En doğru seçim.
Prof. Saylan, Türkiye’deki Atatürkçü, çağdaş ve demokrat aydınların simgesidir.
Yaşamını insanlığa adamıştır.
Dürüst, zarif, yılmayan, engelleri aşan örnek bir insan.
Babası ona saçlarını “at kuyruğu” yaptığı için “at kızım” dermiş.
O nedenle kitaplarından birinin adı “AT KIZ-Bir Yaşamdan Kesitler.” (*)
Ailenin kökeni Manastır. İstanbul’a göçmüşler. Büyükbaba Galip Bey, tepeüstü amuda kalkarken bağırsak düğümlenmesi nedeniyle ölünce babaanne Nadide Hanım, dul maaşıyla iki oğlunu büyütmüş.
Atıf ve Fasih 14 ve 16 yaşlarında iki delikanlı, birgün okullarından evlerine dönerlerken Galata Köprüsü üzerinde askere alınıvermişler.
Nadide Hanım’a ancak bir pusula göndererek durumu bildirmek olanağını bulmuşlar.
Pusulada şunlar yazarmış:
“Sevgili Anneciğimiz, biz Galip Bey’in oğulları Atıf ve Fasih düğüne gidiyoruz, sakın üzülme...”
Biri İşkodra, diğeri Galiçya Cephesi’ne gönderilmiş bu fidan gibi delikanlılar...
Bu gençlerden Fasih, Prof. Dr.Türkan Saylan’ın babası.
Fasih, savaş sonrası İstanbul’a yanında Xenya adlı genç ve güzel bir Yugoslav balerinle dönmüş. Almanlarla köprü işlerine başlamış. Borçka’dan Haydarpaşa Köprüsü’ne dek onlarca köprüyü Almanlar adına, ilk Türk müteahhitlerden biri olarak yapmış.
Çok yakışıklı, uzun boylu, arkaya taranmış düz siyah saçlarıyla tam bir batılı gibi giyinen, kolalı yakaları, kollukları, papyon kravatı ile dikkati çeken bir adammış.
Sanat yönü de varmış.
Schubert’in Serenad’ının güftesini Türkçe’ye çevirmiş.
Türkan Saylan’ın annesi ise İsviçre kökenli Lilly.
İngilizce, Fransızca ve Almanca’yı kusursuz konuşuyor, piyano çalıyor, şarkı söylüyormuş.
İyi bir eğitim almış.
Türkan Saylan’ın ayak tabanında bir ben varmış.
Babası “kızımı çalarlarsa, ayağındaki benden tanırım” dermiş.
Şimdi yazının başına dönelim...
“At Kız” soylu bir kısrak zarafeti ve hızıyla yaşamı boyu insani değerlere koştu.
Hep birinci oldu.
Ve yazının sonu...
Onu tanımak için tabanındaki bene artık hiç gerek yok.
Bıraktığı ve bırakmakta olduğu izler öylesine derin ki...
..........................
(*) Cumhuriyet Kitapları - 2008 - 6. Baskı.
Tam Vehbi Bey’e göre
VEHBİ Bey yaşıyor olsaydı ve Profesör Saylan’a ödül verildiğini görseydi, gülümseyerek “tam doğru olanı seçmişler” derdi.
İçine sinerdi.
Bu arada gene merhum Vehbi Bey’in içine sineceğine inandığım bir başka noktaya daha işaret edeyim.
Her yıl Vehbi Bey’in ölüm yıldönümü bağlamında Koç Holding’de dostları bir araya getirilir, dua okutulurdu.
Duadan sonra iki katta konuklara simgesel olarak helvanın yanı sıra açık büfe kurulurdu.
Bu yıl ise Vehbi Bey’in ölüm yıldönümüyle, Vehbi Koç Vakfı Ödülü aynı davette örtüştü.
Herhalde ayrıca dua yapılmıştır.
Ancak... İki davetin bir araya getirilmesi ve tek masraf, şu kriz döneminde tam Vehbi Bey’in onaylayacağı tercihtir.
Vehbi Bey, yukarıda bir yerlerden bizi görüyorsa, Türkan Saylan’ın kendisine verilen 100 bin dolarlık ödülü, eğitim için bağışlamasına da memnun olmuştur.
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025