Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Soros değil, halk arasında Banker Kastelli diye anılan Cevher Özden’den söz ediyorum.
Para sihirbazıydı. Bir sözünü hiç unutmadım:
“Beni çok katlı bir binanın en üstünden atın, üzerimde tek kuruş olmasın. Zemine birkaç kat kala en az 10 milyon dolar derlemiş olurum.
Zeminde ise zaten bir güvenlik ağı benim için kurulmuş olur.”
Böyle bir özgüveni vardı.

Para sihirbazıydı

Sadece 370 bin YTL’lik bir borç yüzünden intihar etmiş olabileceği inanılır gibi değil.
İlginç yatırımları vardı.
Örneğin...
“Başıma bir şey gelirse, eşim ve çocuklarım yaşamlarını sürdürebilsinler diye oğullarından en güvendiğinin İsviçre’deki hesabına 10 milyon dolar koyduğunu”  söylemişti.
Peki... N’olmuştu o 10 milyon dolar?
Montreux yakınlarında bir köy vardır. Dünyanın en ünlü ve zengin ailelerinin çocukları orada yaşamışlardır.
Veliaht da, İran Şahı’nın oğlunun oturduğu bu köye yerleşmiş ve onların yaşam temposunda 10 milyon dolar 1 yılda buharlaşmış.
Cevher Özden, boyun damarlarını kabarta kabarta “1 yılda 10 milyon dolar yenir mi? Yenirmiş işte, öğrendik” diye hırsından soluk soluğa anlatmıştı.

Tam sayfa ilanlar
Trabzon’un Sürmene ilçesinin Kastel köyünden çıkmış, İstanbul’un cangılında bir başarı öyküsü olmuştu.
Elini toprağa atsa altın olurdu.
O şaşalı yıllarında etrafı kalabalıktı.
Mert adamdı. Sevilirdi.
Bankerliğin ilk basamağından tırmanıp bu işkolunun yıldızını parlatmıştır.
Onun döneminde başka bankerler de devreye girmişti.
Gazetelere öylesine çok “tam sayfa” ya da “yan yana 2 sayfa” renkli ilanlar verirlerdi ki, zaman zaman “10 gün süreyle sayfalarımızda ilan yeri yoktur” diye anonsları yayımladığımız olurdu.
Gazete sahipleri de, gazetelerin ilan servisleri de memnundu Kastelli’den...
Sonra... Cevher Özden, yüksek faizle bankaların mevduat sertifikalarını satmaya başladı. Onu, diğer bankerler de izledi.
Ne var ki... Bazı bankalar karşılığı olmayan mevduat sertifikaları da bastırıp bankerlere veriyorlardı.
Olmayan mevduatın sertifikasını satmaya dönüştü bu süreç.
Faiz de yüksekti.
Bu çok sorumsuz gidişte, devrin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Turgut Özal, kazık fren yaptı.
Piyasanın büyük kısmına kâğıt veren Kastelli feryat ediyordu:
“Bana kâğıt verin. Yoksa, satış yapmazsam diğer mevduat sertifikaları için taahhütlerimi yerine getiremem. Batarım. Ben batarsam, bankalar da benimle birlikte batar.”
Dediği oldu.
Hem o battı hem de bir dizi bankayı beraberinde batırdı.
Başbakan Yardımcısı Turgut Özal ve dönemin başarılı Maliye Bakanı Kaya Erdem görevlerinden istifa ettiler.
Kastelli olayı, Türkiye’de hukuk altyapısını oluşturmadan ekonomik açılıp saçılmaların acı sonuçlarını gösteren bir simgedir.


RUSLARA GÜZELLEME
Antalyalı turizmcinin, tüccarın yüzünü Ruslar güldürüyor. Bütün otellerde çoğunluk Rusların...
Otele kapanıp kalmıyorlar.
Restoranlara, alışveriş merkezlerine, kuyumculara da gidiyorlar.
Oluk oluk para harcıyorlar.
Antalya Havaalanı’na her gün inen uçakların yüzde 80’i Ruslara ait.
Daha önceki yıllarda Ruslar pek sevilmezdi.
“Kaba” bulunurdu.
Ancak... Zaman içinde hem Ruslar hem de Antalya’ya gelen Rus turist profili değişti.
Daha kültürlü ve harcama gücü daha fazla olanlar geliyor artık.
İyi şarap, iyi yemek, iyi müzik istiyorlar. Pahalı alışveriş yapıyorlar.
Bir de “Rus kadın” imajı da değişmekte.
Eskiden daha çok “nataşalar”dan söz edilirdi.
Şimdilerde Antalyalıların evlerinde Rus çocuk bakıcıları, yaşlılar için Rus hemşireler çalışıyor, hatta ev işlerinde de onlar.
Rusların partileri de Binbirgece Masalları gibi anlatılıyor.
Özellikle davetli Rus modeller...
Antalya’da tanıdığım, işinde başarılı olan genç bir kadın, yeğeniyle birlikte partiden çıkıp dışarıda ağladıklarını anlattı gülerek...
Onların güzellikleri karşısında komplekse girmiş.
Antalya’da bir de yerleşik Ruslar var.
Okulları, liseleri, sağlık hizmetleriyle tam bir Rus cemaati...