Bir gemimiz daha deniz haydutları tarafından kaçırıldı.
15 denizcimiz rehin alındı.
Korsanların niyetleri belli.
Para almak!
Tamam da bunun arkasında başka hikâyeler yok mu?
Büyük “Lordların” menfaatler hesapları dönüyor olabilir mi?
SİGORTA ŞİRKETLERİ
Gemi kaçırma ya da gemi içindeki personeli rehin alma eylemlerini yapanlar aslında Afrikalı balıkçılardı.
Ancak...
Büyük devletlerin büyük sermayeleri teknoloji donanımı yüksek, içlerinde soğuk hava depoları, balıkları işleme tesisleri de olan dev gemilerle onların sularına girdiler.
Afrikalı balıkçılar büsbütün yoksul hale geldiler.
Tarımla uğraşanlar da arazileri büyük sermayeye geçince topraksız kaldılar.
Bunların bir kısmı örgütlenerek “deniz haydutluğu” yapmaya başladılar.
Önce ülkelerinin karasularında korsanlıkla başladılar, zamanla uluslararası hukuka tabi açık denizlere de çıktılar.
Deniz haydutluğunu organize hale getirdiler.
Şu son olayda da haydutlar bakın botlarıyla hücuma geçmeden önce açık denizde lojistik olarak yararlandıkları bir şilepteydiler.
Yani...
Bir benzetmeyle, “savaş jetlerinin havada yakıt ikmali yaptıkları büyük lojistik uçakları” gibi düşünün.
Eskisi gibi derme çatma botlarla korsanlık yapmaktan hayli ileri aşamadalar.
Peki...
Yukarıdaki soruya dönelim.
Korsanların yanı sıra bu olaylarda korsanların “kazanç odakları, güçlü Lordlar” var mı?
İşte gözler burada sigorta şirketlerine çevriliyor.
Her rehin ya da gemi kaçırma olayından sonra genellikle Londra merkezli ticari gemiler, sigorta şirketleri devreye giriyor.
Korsanlarla, kaçırılan gemi sahibi şirket ya da rehin alınan mürettebat aileleri adına çoğu kez bu büyük ve köklü sigorta şirketleri pazarlık yapıyor.
Komisyon alsalar bile önemli değil.
Ama...
Korsanlık, deniz haydutluğu eylemleri ne kadar yoğun ve büyük olursa, tehlikeli sularda taşıma yapan gemilerin sigortası da misliyle yükseliyor.
İşte asıl sigorta şirketi kazancı burada.
Herhangi bir sigorta şirketini suçluyor ya da olayın arkasındaki neden oldukları iddiasında bulunmuyorum.
Çünkü direkt bir ilişki kanıtı ya da
karinesi yok.
Ancak...
Tehlikeli sularda kaçırma, rehin alma olaylarının tabii uzantısı olarak o sularda taşıma yapan gemilerin sigorta ücretlerinin misliyle artması doğal sonuç.
Somali korsanları...
PETROL KOKUSU
Resmi daha da genişletelim.
Çerçeveyi büyütelim...
Ve şu soruyu soralım:
“Büyük devletler ve büyük petrol şirketleri bazı coğrafyalara girmek için bu tür olaylardan da yararlanabilirler mi?”
Özellikle Nijerya gibi petrolün olduğu ülkelere...
Uluslararası büyük deniz hukuku sorunlarının yoğunlaşması ve bazen kendi ülkelerine ait gemilere de bu tür korsanlık eylemlerinin konulması “bahane” oluşturabilir.
“Petrol kokusu, kadın parfümü kokusundan daha çekicidir” derler.
Dünya siyasetinde başat belirleyicilerden biri de petrol değil mi?
MÜDAHALE NETAMELİ İŞ
“Deniz haydutluğuna” karşı uluslararası sularda bulunan her devletten geminin yardıma gitmesi ve müdahale hakkı var.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 105. maddesi bu hak ve yetkiyi veriyor.
Ama...
Genellikle telsizle çağrı alsalar bile korsanlığın yapıldığı gemiye yakın sulardaki diğer gemiler bu işe bulaşmak istemiyor.
Müdahale etmiyor.
Çünkü...
Müdahale halinde konuyu yargılayacak mahkeme belirlenmemiş.
Hangi mahkeme olayı üstlenecek, yargıyı yapacak?
Belirsiz.
Bu bir hukuk boşluğu.
O nedenle, özellikle eyleme yakın sularda seyreden gemiler bulaşmak istemiyor.
Ve...
Bu durumda korsanların ya da
deniz hukuku deyimiyle haydutların “cesaret buldukları” söylenebilir.
Daha önceleri silah kullanırlardı ama sadece tehdit için.
Artık bu son olayda da görüldüğü gibi, yaralıyor hatta öldürüyorlar.
Sorunun hukuk düzenlemesi ve devletlerin ortak askeri devriye gücüyle çözülmesi gerekir.
BAŞININ ÇARESİNE BAKMAK
Artan korsanlık olayları nedeniyle gemiler silahlı muhafızlar tutma yoluna da gitmeyi denediler.
Ama...
Gene uluslararası sulardaki hukuk “belirsizliği” ve “boşluğu” nedeniyle o yola fazla başvurulmuyor.
Bunun yerine, şileplerin, gemilerin içinde “çelik sığınma bölmeleri” yapılmakta.
Son olayda da Türk mürettebat o çelik bölmeye kapanmıştı.
Ancak...
Bütün çağrılarına rağmen yardım gelmedi.
Korsanlar da saatlerce uğraştılar ve nihayet çelik bölmeyi kırabilecek zamanı buldular.
.......................
Son olayda eylem yapılan ve mürettebatı kaçırılan Mozart adlı gemi Türk bayraklı değil.
Liberya bayraklı.
Buna rağmen “mürettebatın çoğunluğunun Türk olması” gerekçesiyle, Türkiye Dışişleri Bakanlığı müdahil oldu.
Çok ciddi bir çalışma yürütmekte.
Saldırıda yaşamını yitirmiş olan mürettebata rahmet, yaralı mürettebata şifa diliyorum.
Gemicilerimize “geçmiş olsun.”
En kısa zamanda özgürlüklerine kavuşmalarını temenni ediyorum.
Ailelerine ve ulusumuza da geçmiş olsun.
Dünya basınında deniz haydutluğu çizgileri...