Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sorumluluk duygusu, bireye kazandırılması gereken en temel yurttaşlık haklarından birisi. Bireysel olduğu kadar kamusal bir zorunluluk…

Bizim gibi imparatorluk geleneği olan pek çok ülke, bireylere de önemli görevler yükleyerek “Devletin asıl sahibi, koruyanı, geliştireni sizlersiniz” diyerek sorumluluklarını vatandaşlarıyla paylaştı. Bazı ülkeler ise “Birileri bizim yerimize karar versin” diyerek en temel sorumluluklarını üzerinden silkeleyip, hatırlayamaz noktaya geldi.

Aklımız, vicdanımız, refahımız, geleceğimiz bir yana, can güvenliğimiz konusunda bile her türlü sorumluluktan kaçtık, kaçmaya devam ediyoruz!..

Haberin Devamı

Afetlerin, felaketlerin, faciaların, acıların en büyüğünü biz yaşadık, sorumluluğu olanlar her defasında bir istifayı bile kendilerine çok gördüler.

Sorumluluk bilinci, eğitimle kazandırması gereken en temel değerlerden birisidir. Türkçe, Matematik ve diğer dersler kadar hatta onlardan da daha önemli. Öğrencilere ahlaki, vicdani, mesleki, bireysel ve kamusal sorumluluk duygusu kazandırılmadıysa gerisi teferruattır!..

Her şeyin başı eğitim!

Eğitimin hemen her sorunun olduğu gibi felaketlerin de panzehiri olduğunu çok iyi biliyoruz ama nedense bu hiç aklımıza gelmiyor.

Eğitim eğer;

* Bir yaşam sanatıysa,

* Bizi yaşama hazır hale getirmekse

* Karşılaştığımız her sorunu akılcı yöntemlerle çözmekse,

* Hurafelere değil, akla, bilime inanmak, vicdanın sesini dinlemekse,

* Kalite, liyakat, öngörü hoşgörü, empati kazandırmaksa,

* Artılarıyla, eksileriyle her türlü gelişmeye hazır olmaksa,

* Aklını başkalarına kiraya vermek değil de kendi aklını kullanmayı öğretmekse,

* İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı, güzeli çirkini, haklıyı haksızı, saygıyı, saygısızlığı, liyakatı, sıradanlığı, vicdanı vicdansızlığı, adaleti adaletsizliği, hoşgörüyü, zorbalığı, sorgusuz sualsiz itaati değil de sorgulamayı öğretmekse neden bütün bu yetkinlikleri tüm çocuklarımıza ve bir zamanlar onlar da çocuk olan yetişkinlerimize öğretmekse neden öğretmedik?..

Koruyucu hekimlik gibi felaketlere ve facialara karşı da koruyucu kalkanlar oluşturmalıyız.

Haberin Devamı

Bunu herhangi bir dersin içine yamayarak değil, başlı başına bir ders olarak ele alıp anaokulundan üniversiteye kadar hatta yetişkin eğitimini de içine alacak şekilde yaşam boyu sürdürmeliyiz.

Ne olur artık hayatı ciddiye alalım, şansa bırakmayalım. Bizi, biz düşünmezsek, başkası hiç düşünmez!

Felaketler Yüzyılı

Bilim insanları bu yüzyılın, “Felaketler Yüzyılı” olacağını söylemişti. Savaşlardan doğal afetlere, salgın hastalıklardan yoksulluğa, yangınlardan kuraklığa, sosyolojik travmalardan teröre büyük acılar yaşandı. Arkası da gelecek deniliyor!

* Peki yaşananlardan ders alındı mı? Felaket senaryoları hazır mı? Yaşanan ya da yaşanacak felaketler, ülkeleri, kentleri, kurumları yönetenler tarafından ciddiye alınıyor mu?

* Felaketlerde en büyük faturayı ödeyen halk ve çocuklar bu konularda yeterince bilinçlendirildi mi?

* Felaketlerin yaratacağı fiziki yıkımların ötesinde daha kalıcı etkiler yaratan sosyolojik ve psikolojik yıkımlar dikkate alınıyor mu?

* Felaketlerin yarattığı göç hareketliliği, nüfusa ve doğurganlığa etkileri, demografik yapının altüst olması ve yarattığı güven erozyonu hiç sorgulandı mı?

Haberin Devamı

* Felaketlerin vicdanlarda yarattığı ağır yükün vebali yeterince düşünülüyor mu?

* Felaket sonrasında yapılan masrafın çok daha azı, öncesinde harcansa yarattığı maddi ve manevi yıkımların yanı sıra yaşanan can kayıpları bu denli yüksek olur muydu?

* Yasalarla, yönetmeliklerle, kaderci bakış açısıyla, bilgi ve donanım eksikliği ile felaketlerin önlenemeyeceğini hâlâ anlayamadık mı? Anlamamız için kaç felaket, kaç facia yaşayacağız, ne kadar gözyaşı dökeceğiz?..

Şimdi birileri çıkıp “Zaten seçmeli Afet dersi var, yeni bir derse ne gerek var ki” diyebilir.

Peki kaç öğrenci bu dersi aldı, neden zorunlu değil de seçmeli, dersi kim veriyor?..

Özetin özeti: Kendimizi kandırmaya, sorumluluk almaktansa sorumlu aramaya daha ne kadar devam edeceğiz?