Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF, Dünya Bankası ve benzer uluslararası kuruluşlar için "dünyanın birinci sınıf üniversitelerinden ikinci sınıf mezunların çalıştıkları yerler" denir.
Tabii hepsi değil... Bizden Derviş, Karaosmanoğlu, Saraçoğlu gibi deneyimli üst düzeydekiler... Pırıltılı gençler var. Başka uluslardan da... Ama genelde bu saptama doğrudur.
Ve acı olan, bu kurumlardan ne yazık ki dünyaya "nizamat" verilmesidir... Ekonomisi hastalanan uluslara ilaç reçeteleri yazılmasıdır.
Önerdikleri tedavi de ikinci sınıf olmak riskini taşır.
Ama... Başka IMF, başka Dünya bankası yok.
Başka kadrolar, başka reçeteler de olmadığı için riskli reçetelerin uygulanması, bir bakıma zorunluğa düşenler için tek yoldur.

Türkiye, IMF'yle imzalanan son anlaşmanın "olmazsa olmaz" nitelikteki bütün parametrelerini yerine getirmiş gibidir.
Ancak... Buna rağmen hala hedeflenen ve beklenen sonuçlara ulaşabilmiş değil.
Bunda "siyasal istikrara güvensizliğin" rolü elbette var.
Hele bazı budalaların...
Ama... Şubat'ta çömlek patlatan programa sonuna kadar destek demeçleri verenler de IMF'ciler değil miydi?
Program kazalara uğramasaydı, hükümet de daha özgüvenli olmaz mıydı?
Şimdi Türkiye, Fischer'den "ekonomik programa ince ayar" istiyor. Her hasta ekonomiye uygulanan tekdüze reçetede, Türkiye'nin özellikleri, duyarlı farklılıkları ve ilaçların yan etkileri dikkate alınarak düzenlemeler yapılması için bir dizi öneri sunulmakta.
Fischer'in Ankara temasları, ilk yarı stratejisiydi.
Bir bakıma önerilerin altyapı hazırlığıydı.
Herşeyin yapıldığının gösterilmesi... Buna karşın faizlerin inmediğinin, doların ateşinin tam düşürülemediğinin anlatılmasıydı.
Dalgalı kur sistemine devam etmekle beraber "bazı değişiklikler yapmanın kaçınılmazlığını" ortaya koymaktı.
"Siyasetin bu programın arkasında olduğunun, hükümetin devam edeceğinin" güvencesini vermekti.
Fischer, Ankara temasları sonrası bu izlenimleri açıkladı.

Asıl sonuç alma girişimleri ise, karşılaşmanın İstanbul'daki ikinci yarısına bırakılmış bulunuyor.
Burada bazı ekonomi yazarları, iktisat akademisyenlerinin söylemleriyle "kamuoyu nabzının yansıtılması" planlanmış.
Fakat... Skor levhasına sayı yazdıracak asıl oyuncular, reel sektör temsilcileri...
Özel sektörün büyükleri, Fischer'e görüşlerini ve ince ayar önerilerini sunacaklar.
TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, Eski Başkan Muharrem Kayhan, İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Merkez Bankası Eski Başkanı ve şimdi iş dünyasında olan Yavuz Canevi konuşacaklar.
Söyleneceklerin özü şöyle:
"Dalgalı kur sistemine karşı değiliz.
Ama... Bu haliyle dalgalardan önümüzü göremiyoruz.
Gıda, turizm sektörleri dışında üretim kapasitemiz yüzde 20'lere düştü.
Fiyat veremiyoruz... Üretim planlaması yapamıyoruz...
Çünkü... Maliyet tahmini yapamıyoruz.
İhracatçı da 3 ay sonrasına bile fiyat veremiyor.
Örneğin... Merkez Bankası, açıklanmayan ve sadece kendisinin bildiği, teğel dikiş gibi, sanal bir döviz çizgisi belirleyebilir.
Bu çizginin artı ve eksi 3 puanına kadar piyasaya müdahale etmez... Kurların bu açıklanmamış sanal bandın altında ve üstünde oluşması halinde Merkez Bankası piyasaya müdahale etmeli. İhaleler dışında ekrandan ve telefonla doğrudan döviz satışı yapabilmeli.
Aslında... Biz dalgalı kurdan vazgeçip çıpalı kura dönülmesine karşıyız.
Bunun için gerekli unsurlar mevcut değil.
Örneğin...
'Döviz rezervlerinin yeterli olduğu' söylenemez.
'Siyasi istikrara güven' de zayıf.
Böyle bir dönüş, çok tehlikeli olabilir.
Yapılması gereken şey,
sapma veya dönüş değil, bu programı ince ayarlarla sürdürmektir."
Aldığımız izlenimler, Fischer'in ve IMF'nin bu önerilere pek de soğuk bakmadığı yolunda...