Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Deniz Baykal’a orta-sağ’da ve sağın uçlarına kadar “ters bakış” nedendir?
Şu son “çirkinlik” sonrası o kesimde daha da derinden hissedilmekte olan bu “önyargılı ortak tavrın” kökenine inelim.
Psikolojik travmayı yansıtıyorum.
Deniz Baykal için hafıza arşivimden seçtiklerimle devam...
Siyasette yıldızının parladığı 1960’lı yıllardan başlayarak Deniz Baykal’a şu etiket yapıştırılmıştı:
“ADNAN MEMDERES’İN YAKASINA YAPIŞAN VE ONU TARTAKLAYAN GENÇ...”
Deniz Baykal’ın siyaset yaşamının üzerinde “kara bulut” gibi dolaştırılan olayın öyküsü şöyle:

Siyasi linç
27 Mayıs 1960 ihtilaliyle noktalanan DP (Demokrat Parti) iktidarının son aylarıydı...
Büyük şehirlerde ve özellikle İstanbul’da, Ankara’da meydanlar caddeler on binlerce genç tarafından dolduruluyordu.
“Bayar-Menderes istifa” sloganları atılıyordu.
Gençlerin üzerine iktidar atlı polisler sürüyordu.
Üniversiteler basılıyor, öğrencilere, hatta öğretim üyelerine polis şiddet uyguluyordu.
Anayasa profesörü Sıddık Sami Onar’ın morarmış gözüyle gazetelerde yayımlanan fotoğrafı, tepki patlamalarının pimini çekmişti.
Ankara’da gençlik her akşamüzeri saat 17.00’de Kızılay’da toplanırdı, Hukuk öğrencisi Deniz Baykal onların arasındaydı.
Resmi dairelerde mesai bittiği için memurlar da onlara katılırdı.
Müthiş bir kalabalık oluşurdu...
Harp Okulu öğrencilerinin başta komutanları olmak üzere Kızılay’a inip Lozan Meydanı’ndaki Atatürk heykeline çelenk bırakmalarıyla birlikte meydanlardaki slogan “Ordu-Millet El Ele, İktidar İstifa”ya dönüşmüştü...
Ve...
“Öldürülen gençlerin Et-Balık Kurumu tesislerinde kıyma haline getirilerek yok edildikleri” fısıltıları yaygındı.
Elbette böyle bir şey yoktu ama o çok gergin süreçte çoğunluk her şeye inanmak psikolojisine girmişti.
İktidara “siyasi linç” sendromu yaygındı.

555-K parola
“555-K” işte o ortamda düzenlendi.

Baykal ve Menderes

Bu bir parolaydı:
“5. ayın, 5. günü saat 5’te Kızılay’da...”
O gün ve sonraki gösterilerde artık Kızılay’daki insan yığınları adeta bir “vecd” haline geçmişti.
İşte Deniz Baykal’a yapıştırılan “Menderes’in yakasına yapıştı” etiketi bu “vecd” halinin simgesi olarak anlatılır.

Menderes’in yakası
Söylenti ve gerçek şöyle:
Gösterilerde tansiyonun en yüksek olduğu dakikalarda Menderes otomobiliyle Atatürk Bulvarı’ndan geçmektedir.
Sinir sistemi altüst olmuştur.
Merhum İhsan Sabri Çağlayangil, Menderes için bir söyleşimizde şöyle demişti:
“Beyefendinin beyni Rolls Royce motoru gibi güçlüydü. Müthiş çalışırdı. Ancak sinir sistemi Deux Chevaux gibi zayıftı. Beynini taşıyamıyordu” demişti.
Bu sözünü ettiği motorlardan Rolls Royce’u anlatmama gerek yok.
Otomobilin imparatorudur... Jet uçaklarının en gözde motorları bu markanın ürünüdür.
“Deux Chevaux”lar ise eski Fransız filmlerinde genellikle rahibelerin ya da üniversite öğrencilerinin kullandıkları, motoru güçsüz, karoserisi yaprak gibi titreyen çok ucuz otomobillerdir.
O gün, merhum Adnan Menderes’in sinir sistemi çökmüş olmalı ki, makam aracını durdurtuyor.
İnip kalabalığın içine dalıyor.
Her zaman itinayla iliklenmiş ceketinin önü ve kalıp gibi kolalı yüksek yaka özel dikim gömlek düğmeleri açılmıştır, kravatı yana kaymıştır.
İşte söylentilere göre Deniz Baykal adlı genç bu sırada Adnan Menderes’in yakasına sarılarak onu birkaç kez sarsar.
O öfkeli kalabalığın arasından zar zor sıyrılan Menderes döndüğünde arabasını bulamaz. Oradan geçmekte olan bir gazeteci ağabeyimiz “Buyurun Sayın Başbakan” diye seslenir, Volkswagen kaplumbağa aracıyla Menderes’i uzaklaştırır.

Baykal ve Aydın Menderes
Deniz Baykal ile bu konuyu da konuşmuştuk.
“Kesinlikle gerçek dışı olduğunu” vurgulayarak cevap vermişti.
Öyle bir olay oldu mu?
Fotoğraf yok, bir kanıt yok...
Ama olmuşsa bile failinin Baykal dışında başka kimliklerde aranması bir diğer görüş açısı.
Deniz Baykal bu konuda ilginç bulduğum ve pek de bilinmeyen ilişkilere ışık tuttu.
Merhum Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes ile diyaloglarının sürdüğünü... Aydın Bey’in böyle bir kuşkusu olsaydı o diyaloğun kurulmayacağını... Hatta, “Baykal’ın Cumhurbaşkanı olmasını ima eden söylemi olduğunu” anlatmıştı.
Bu Baykal’ın yorumu da olabilir ama nezaket ve karşılıklı saygı çerçevesinde diyalogları gerçek...
.........................
İşte üç nesildir Baykal’a tepki birikimi bu travmadan beslenmekte.