Siyaset mevsim normallerinin üstünde sıcak.
Genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri için devreye yeni ağırlıklar konuyor.
Şöyle ki:
CEM UZAN DÖNÜYOR MU?
Önce belirteyim ki “spekülasyon” olabilir.
Siyaset kulislerinde “Cem Uzan’ın döneceği ve kurucusu olduğu Genç Parti’nin seçimlere ağırlık koyacağı” konuşulmakta.
Hukuki yönü ayrı.
Ancak…
Tatil boyunca izlenimlerime göre Temmuz’un TT’si (Trend Topic) Ayasofya oldu.
Ayasofya ile başlayalım.
………………
24 Temmuz’da Ayasofya’nın tamamı ibadete açıldı.
Hayırlı olsun.
Peki neden “müze” yapılmıştı?
İstanbul’u işgal kuvvetlerinden silah kullanmadan diplomasiyle geri alan Mustafa Kemal Atatürk’ün bir amacı olmalıydı.
Önce bu “nedeni” ortaya koyalım.
Atilla İlhan’la sohbetlere doyum olmazdı.
Zülfü Livaneli’yle de öyle…
Tatilimin çoğu günlerinde Zülfü Livaneli’yle sohbet ettim.
İki ayrı gazetede, odalarımız aynı katlardaydı. Zülfü’yle söyleşmenin tadını o zaman almıştım.
Bu defa Bodrum tatilinde iyice süzülmüş, demlenmiş olarak o keyfi sürdüm.
Zülfü’nün penceresinden bakarak Bitez koyu dalgaları üzerinde kayan sohbet sörfü…
İşte aldığım bazı notlar.
………………….
Bir küresel anket yapılsa ve tek soru sorulsa...
“En nefret ettiğiniz kişi kim?” Sonuç belli...
“Çin’de yabani hayvan pazarından aldığı, yarasadan bulaşmış eti yiyen ve dünyaya Kovid-19’u yayan Çinli...”
Peki...
Kim bu Çinli?
Erkek mi, kadın mı?
Ne iş yapar?
ABD Başkanı Trump, bir süre önce görevden ayırdığı Ulusal Güvenlik Danışmanı John R. Bolton için şöyle diyor:
“Yetersiz ve yalancı... Onu bir köpek yavrusu gibi kovdum...”
Ne seviye ama...
Trump’ı öfkeden köpürten ve böyle konuşmasına neden olan hadise Bolton’ın yazdığı kitaptır:
“THE ROOM WHERE IT HAPPENED- A White House Memoir (OLAYLARIN GERÇEKLEŞTİĞİ ODA- Bir Beyaz Saray Hatırası)”
Kitap daha raflarda yer almadan New York Times ve Washington Post gibi gazetelere sızmıştı.
Ve bazı satırları gazetelerde yayımlanınca Trump kırmızı görmüş boğaya dönmüştü.
Ve...
Dünkü yazımda yazar ve hukukçu Mahmut Övür’ün çok ilginç bulduğum yazısında (*) yer alan birkaç “iddia/itirafı” yansıtmıştım.
Bir sol örgütün önde gelenlerinden olan ve sonra ayrılan nükleer fizikçi İrfan Uçar’ın, Övür’e anlattığına göre, “Amerikan işbirlikçisi olduğu gerekçesiyle dönemin Başbakanı Süleyman Demirel kaçırılacakmış. İrfan Uçar bir şekilde engellemiş.”
ABD’nin “afyon ekibini durdurma” dayatmasına karşı koyan... Sivas Demir Çelik ve Aliağa rafinerisini Ruslara yaptırtan Süleyman Demirel’in aslında “Amerika’nın hışmına uğradığı gerçeği” sol kanatta sonraları anlaşılmıştır.
İtalya’da da Kızıl Tugaylar 1970’li yıllarda eski Başbakan ve Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı Aldo Moro’yu kaçırmış ve öldürmüş.
Aldo Moro olayı İrfan Uçar’ın sözünü ettiği “Demirel’i gerçekleşmeyen kaçırma planına” esin kaynağı oldu mu? Bilemem.
Ancak onu da
Sabah gazetesi yazarı TV’deki tartışma programlarında da izlediğimiz Mahmut Övür çok ilginç bir yazı kaleme aldı.
“Bugün de faaliyette olan bir sol örgüt 9. Cumhurbaşkanı Demirel’i -Başbakanlık döneminde- kaçırıp yargılayacakmış.”
Mahmut Övür bunu kimden dinlediğini de yazdı.
O örgütün ünlü ismi İrfan Uçar’dan.
Demirel’le iyi ilişkilerim vardı.
Fakat böyle bir şey hiç söylememişti.
Hoppala...
İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer için “ayrılıkçı” imaları!..
Bu imalara kargalar bile güler.
Neymiş...
Tunç Soyer “İzmir Belediyesi’nin hizmetler karşılığı bitcoin (sanal para) projesinden” söz etmiş.
Ve de...
“İzmir bayrağı olması gerektiğinden...”