Cem Sultan taht kavgası nedeniyle Osmanlı topraklarından ayrıldıktan sonra Vatikan’a konuk olmuştu.
Hristiyanlar onu Osmanlı tahtına karşı “rehin” olarak kullandılar.
Cem, şairdi.
Resme yakındı.
Peki…
Cem Sultan’ın oğulları Şehzade Ali, Murad ve Oğuz ne oldular?
Kızları Gevher Melek ve Ayşe Sultan batıda hangi tahtlara gelin gittiler?
Bilinmiyor.
Bir Elon Musk yazısı daha…
Maymun beyinlerine taktığı “çipi” felçli ve ALS hastası olan insanların beyinlerine de takması için devletten izin çıktı.
Musk’ın 2016 yılında -ortaklarla- kurduğu Neuralink, “insanları ve bilgisayarları birbirine bağlamayı” amaçlayan bir şirket.
Felç nedeniyle ellerini ve ayaklarını kullanamayan, sadece eller ve ayaklar değil, vücudunun diğer bölümlerini de kullanamayan hatta gözlerini bile kırpamayan ALS hastalarının “düşüncelerini” algılayan ve bunu bilgisayara yansıtan bir çip…
Mucize gibi…
Sadece düşünüyorlar ve çiple bağlandıkları bilgisayarı istedikleri gibi kullanabiliyorlar.
Neuralink devletten felçli ya da ALS hastası 10 insana uygulamak için izin istemişti.
Kaç kişilik izin verildiği bilinmiyor.
“Adnancılar” diye anılan cemaatin İstanbul’daki villasını Rusya’nın en zenginlerinden ve Putin’in yakın çevresinden Roman Abramoviç almış. (Cumhuriyet Gazetesi)
Abramoviç’in görkemli yatları zaten Türkiye’de…
Yaptırımlar nedeniyle el konulmuş olsa da Londra’da bir malikanesi…
Fransa’nın Akdeniz’deki Cap d’Antibes yarım adasında 8 hektarlık araziye sahip villası…
Tel Aviv’in zenginler semti Neve Tzedek yörenin en değerlisi olan bir villası var. Ayrıca… Birleşik Arap Emirlikleri ve Dubai’de de kullandığı gayrimenkuller…
Abramoviç Yahudi bir anne babadan doğduğu için İsrail pasaportuna sahip.
Yılın birkaç ayını Tel Aviv’de geçiriyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan New York’ta TESLA ve SpaceX’in, X’in (Twitter) sahibi -dünyanın en zengini Elon Musk’ı kabul etti.
45 dakika süren görüşmede Erdoğan, Musk’ı Teknofest’e davet etti.
Ayrıca…
Musk’tan “7. Tesla fabrikanı, Türkiye’de kurmasını” da istedi.
Musk bu görüşmeye 11 çocuğundan küçük “AE A-XII” ile gelmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AE-A-XII”e bir futbol topu verdi.
Yazdığı “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabının İngilizce basksı ile İletişim Başkanlığı’nca hazırlanan “BM Reformu; Uluslararası İşbirliğine Yeni Bir Yaklaşım” kitabını da hediye etti.
Hristiyan dininde “kıyameti haber verecek mahşerin dört atlısından” bahsedilir.
Beyaz at İsa’yı temsil eder.
Kızıl at kan ve savaşı.
Siyah at kıtlığı.
Solgun renkli at ise salgın hastalıkları ve ölümü.
Yazının başlığını “Futbolun üç atlısı” yazdım.
Dördüncü atlı gelecek mi bilmiyorum ama “futbolda kıyametler” kopuyor.
Özellikle Suudi Arabistan astronomik paralar ödeyerek dünya yıldızlarını kendi ligindeki takımlara aldı.
12 Eylül’e doğru Türkiye’nin üzerine uğursuz bir karabulut çökmüş gibiydi.
Her gün 30-40 kişinin sol ya da sağ örgütler tarafından öldürüldüğü, annelerin pencere başında evlatlarının üniversiteden dönüşlerini endişeyle bekledikleri, hava kararırken insanların evlerine kapandığı bazı işadamlarına, gazete yöneticilerine korumalar verildiği, akademisyenlerin sık sık -saldırı ihtimaline karşı- arkadaşlarının evlerinde sabahladıkları dehşet yüklü o süreçte askerin yönetime el koymasıyla birlikte terör cinayetleri bıçakla kesilmişçesine durmuştu.
Özellikle büyükşehirlerde yaşayanlar nihayet bir derin nefes almışlardı.
“Can güvenliği” her şeyin önünde geliyordu.
İç ve dış basında, akademisyenlerde Türkiye’yle yakından ilgili ABD gibi devletlerde “ihtiyatlı iyimserlik” havası vardı.
MANŞETLER
12 Eylül için birkaç gazete başlık yansıtayım…
MİLLİYET:
43 yıl önce bugün 12 Eylül 1980 Cuma günü silahlı kuvvetlerin ihtilaliyle demokrasiye ara verilmişti.
“Çok çetin” geçecek bir ara!..
Süleyman Demirel’in başbakan olduğu azınlık destekli AP (Adalet Partisi) hükümeti iktidardaydı.
İhtilal gecesi merhum Demirel’in son konuşması benimleydi. Biz konuşurken telefon kesildi. Demirel’e bir daha ulaşılamadı.
Bana söylediği son kelimeler şöyleydi:
“Başka ordum yok. Bu bizim ordumuz.”
Çok uzun bir gün yaşamıştık. Yorucu, sinirlerin yıprandığı, belirsizliklere cevap aranan ama özellikle komutanlara ulaşılamayan bir gün…
İhtilalin giderek yaklaşan ayak izleri o gün duyuluyor ama bir şey yapılamıyordu.
Bugün 9 Eylül…
Başkomutan Mustafa Kemal’in (Atatürk) “ilk hedefiniz Akdeniz” diyerek işaret ettiği İzmir’e kahraman ordumuzun giriş yıldönümü.
Ve…
9 Eylül “başkenti İzmir olan İYONYA (İONİA) devletinin(!!!) de noktalandığı” gündür.
İpleri Yunanistan da olacak İYONYA’nın kuruluşu 30 Temmuz 1922’de İzmir Hükümet Konağı terasında İzmir Yüksek Komiseri Aristidis Stergiadis tarafından ilan edilmişti.
Etrafında İzmir’deki ülkelerin konsolosları da sıralanmıştı.
İYONYA Ege’deki 18 bin kilometre karelik kıyı şeridini kapsayan, bir buçuk milyon nüfuslu bir “özerk devlet” olarak hayata geçiriliyordu.
Ne yazık ki İYONYA’nın kuruluşunun ilan edildiği terasta Osmanlı’nın atadığı İzmir Belediye Başkanı Hasan Paşa da vardı.